Regulus Black'in eşsiz olduğunu biliyordum. Ailesinden kimseyle karşılaştırılamayacak kadar özel olduğunun farkındaydım. Hogwartstaki ikinci yılımda, henüz on iki yaşındayken, Regulus Slytherin'e yerleştirildikten hemen sonra aşağıya inip koşa koşa Gryffindor masasında bizimle oturan abisi Sirius'un, en yakın dostumun yanına gelip cübbesinden çekiştirmesini hatırlıyorum. Onunla oturmak istediğini, buradaki kimseyi tanımadığını ve rahatsız hissettiğini söylerken aramızda sadece bir yaş olmasına rağmen gözüme ne kadar minicik geldiğini de. Sirius ona kendi yerine gitmesini, ziyafetten hemen sonra yanına geleceğini söylerken ona yer açıp Siriusla arama oturttuğumda gözlerinde gördüğüm o parıltı da asla gitmiyor gözümün önünden. Başta salondakilerin tepkisi ve uğultuları yüzünden sessiz sedasız Sirius'a nasıl sokulduğunu, zaman geçtikçe de nasıl çenesinin düştüğünü ve ziyafet boyunca onunla sohbet ettiğimizi nasıl unuturum ki zaten? Tabii en parlak anılarımız bunlar değil ama en masumları. En zararsız, en şefkat dolu, içinde saf mutluluk ve neşeden başka bir şey barındırmayanlar. Henüz aklından ölüm geçmeyen haylaz çocuklar olduğumuz anılar.
Start: 07.09.22
Publish: