"yürüdüğüm ömrüm değil, keskin bir tuz hikâyesi."
*
..sinirlendiğini hissedebiliyorum. Elinde olsa kanımda dört nala koşturan cesareti bacağından vuracağını da biliyorum. Gözlerini gözlerime dikiyor ve siniri her tınısında taşıyan bir sesle,
"Belki de öğrenemezsin. Belki de bu son şansındır. Büyü Gülce, büyü." diyor her harfin üstüne tek tek basarak, sanki aklıma kazınmalarını istiyormuş gibi.
"Hayat, hiçbir zaman senin planlarına uymaz. Senin ona uyman gerekir."
*
"Gitme diyemedim," diye mırıldanıyorum ağzımın içinde. "Gözlerime baktı, gitme demem için, ama gitme diyemedim. Tuttum kolundan, bak dedim, bu yol, bensiz yürüyeceksin."
"Onun yürüdüğü yol," Gözlerini elindeki kadehten kaldırıp gözlerimin içine bakıyor. "Senin içinde uzar Aziz Arif."
*
"Bekle, bir şey demeden gidecek misin?"
Denize bodoslama atlamadan bir kaç dakika öncesi sadece nefes nefese sorduğum sorunun sahibine, bana, kısa bir bakış attı.
"Kelimeleri tükettiğimizi sanıyordum?" Ve kollarını ileri uzatıp denize atladı.
Yapabildiğin en iyi şeyi yaptın. Yine kaçtın.