Uçsuz bucaksız rüzgar hariç, kimsenin olmadığı bir kasabada yaşıyorum.Rüzgar var fakat oda esip geçiyor,tüm dostluklar gibi.Sanki orada daha yaratıcı bir ben var beynimin içinde bir beyin olgusu, beni ben yapan duygular..Soğuyan bir çay kadar berbat ama içilebilir...Bu kasabada kör nöbetler yakaladı beni çıplak ansızın ve kollarım sıvandı,avucumun içi küçük bir cehennem ama bu semaya kalkmıyacağı anlamına gelmiyor.Ayaklarım bir ibadet ona itaat edercesine bağlı kör kütük..Bir yeşilin güzelliği kadar güzel burası,bir sarışının sarı saçları kadar cıvıl cıvıl.Bir dünyalı kadar güzel,onun kadar şirin,onun kadar harika ve onun kadar aşık eden bir yer burası.Burası benim dünyam sanrılarla dolu hayali bir yer.Seni seviyorum diye haykırsam azarlıyacak hiç kimse yok,kendimle dolu dolu konuşsam deli yerine koyucak hiç kimse yok.Kısacası burası onun kadar güzel.Senin kadar güzel.Sensizlik kadar değil lâkin sessizlik kadar güzel.Burası benim kasabam.Benimle bu kasabada olsan keşke...
iyilik meleğimin bana fısıldayarak yazdırdıkları bunlar.iç dünyamdan aklımdan geçen bir kaç basit cümle ama önemli olanda bu basitliğiyle farklı belkide.Belki sana dokunamadım ama bu kasabada hayalinle yaşamak bile güzel. Sana beni bırakma demiycem beni bırakman seni bırakacağım anlamına gelmiyor istersen bırak ama bu kasabada hayalin başıboş yıkık dökük bir evdeki resim çerçevesinde asılı durucak.Sana söz veriyorum bu kasabayı bu hayali yeri tenlerimiz vücutlarımız birleşerek dolduracağız.Seni her öptüğümde burdaki hayali arkadaşlarım daha çok sevinicek onlar artık bizim birlikte olmamızı istiyor.Bu kasabanın başı boşluğunun temel sebebi sendin belkide ve sende o mevkiyi doldurdun artık şekillenmeye hazır halde hayal dünyam.Seni deliler gibi seveceğim kendine çok iyi bak kendini bana sakla.