Beşe ayrılmış ülkede çekişmenin soğuk rüzgarı topluluklar arasında kasırgayı simgeliyordu.
Fedailer,
Muasiler,
Danişler,
Leymler,
Fasidler,
tümünün bir hedefi vardı, kazanmak için de her şeylerini ortaya koymaya hazırlardı.
"Otoritenin baskın olduğu yerde isyan kaçınılmaz olandır."
Gülümsedi. Kaçınılmaz olanın başlangıcı olacaktı. Sonu olacaktı. Barbar'ın kıyameti olacaktı.
...
"Yarın her şey son bulacak." Başparmağı yanağını okşadı. "Acın belki dinmeyecek fakat getirdiği sonuçlar sana iyi hissettirecek."
Nabzında soluklanan hissi her zaman kabullenmişti, onu sevmiş, benimsemişti. Öyle ki o his büyümeye devam ettiğinde bir yerden sonra isyana engel olacağından korkarak o hisle savaştı, kaybetmedi, kaçtı. Çepeçevre kuşatıldığında ise içindeki sevginin yine de bu isyana engel olamayacağını anladığında aslında ne kadar da acımasız bir adamdı, o sevgiyi gözünde büyüten kendisine söylediği bir yalandı.
"Bir kadın susarsa, dünya ağlamalı,
Ama dünya sağ ırdı, duymadı feryadı..."
Pamir Gülşah Tütüncü (Sahraf), yaşadığı ağır hayat yüzünden sesiyle bir veda gerçekleştirerek, kendini sessizliğe mahkûm etmişti.
Bedeninde ve ruhunda var olan yara izleri yıllar sonra bir hastahane odasında başlayan yeniliklerle değişecekti.
Annesinin ölümü ve babasının gözünde bedeni büyüse bile ruhu büyümeyen kız, ağabeyi tarafından baba sevgisini içindeki küçük kız çocuğu ile tanıştırmayı başarmıştı.
Bir kokunun can bulduğu bu evrende, bir hayatın ölümü derin izler bırakarak, ruhlara işleyecekti.
Annesinin ölümü onu zaten öldürüyordu...