Çarşının içinden geçerken etraftaki gürültülere kulak verdim. Gökyüzü yavaştan griye çalıyor ama etraf hâlâ kuru kalabalık. Adımlarım ileriye doğru gitse de, aklım geçmişin merdivenlerine tırmanıyor. Eski okulumun paslı giriş kapısına giden kaldırımda yürürken demirlerin ardından okulun bahçesine baktım. Ve tahmin ettiğim gibi orayı boş görmek içimde tuhaf bir burukluk yarattı. Anıları yıllar eskitmesine rağmen çocukluğum bu yerde yaşamaya devam ediyordu sanki. Yalnız başıma etrafta dolandığım teneffüsler, şu an ki durumumun aksine başarılarımla öne çıktığım dersler, bahçe de yapılan, herkesin başka bir kafada olduğu törenler, zorbalıklar, çocukluk arkadaşları ve okul çıkışı Cem'le buluştuğumuz bu kaldırım. Cem, evine dönmek için otobüs beklerken ben de o gidene kadar yanında beklerdim. Orada ne sohbetler döndürürdük, o günün birikmişliği ve birbirimize olan özlemimiz bir araya geldiğinde konular okuldaki olaylardan dünya sorunlarına bile sıçrardı. İşte tam o noktanın üzerinde duruyorum, boş geçen yıllar ve ağzımdaki sigarayla. Bu garip bir duygu, yıllar sonra onunla aynı yerde buluşacak olmak.
Dışarıdan homofobik, kaba bir serseri gibi görünen Cem ve onun depresif, eşcinsel çocukluk arkadaşı Eren, kavgalı olarak ayrılmalarının ardından bazı aile ve arkadaş sorunlarından, toksik ilişkilerden geçerek yine birbirlerini bulurlar. Belalı tiplerin kol gezdiği, insanların yardımlaşmak için değil, dedikoduları ilk öğrenen olmak için sıraya girdiği, sahte sevgiler üzerine kurulu bağların yumağı hâline gelmiş Yıkıklar Mahallesi'nde sıkışan iki hayatsız, aileleri dahil kimsenin onları anlamadığını düşündüğünden buluşmalarını gizli tutarlar. Ama birbirleri üzerinde bıraktıkları olumlu etkiler, çevrelerindeki insanların gözünden kaçmaz.
Çok fazla arabesk rap dinleyince ortaya çıkan şey.