"Şiddet hiç geçmeyen bir yara gibidir, ve o yaraya dokunan her ruhta birer iz bırakır...'
Şiddet onun ruhunda da iz bırakmıştı. Şafak kan kokuyordu, şafak acılarım içinde kaybolmuştu. Güneşin ruhu karanlıkta yanıyordu. Bu hikayenin prensi yoktu, çünkü o bir prenses değildi. Onun yaşadığı şato bir canavarın eviydi, Güneşin damarlarında akan kan ise o canavara aitti. O bir savaşçısıydı, kaderiyle savaşan küçük bir kızdı. Küçük kızın içinde izlerle dolu bir kadının ruhu büyüdü. Kimse duymadı, evet o da duymadı aslında. Hep sordu nasıl olur da duymazlar, duymam? Sonra yıllar geçti ve o küçük kız anladı ki ağlamak için göz yaşaları, bağırmak için sesler ve ölmek için bedenler gerekmez.Onun ruhunu yaraladılar, çok acıdı. Ve annesinin izlerle dolu bedenine sarılırken bir karar verdi. Sönen ışıkların parlaklığı, ölen ruhların hayatı ve en önemlisi bunlara sebeb olan susan çığlıkların sesi olacaktı...
..."Bana o şekilde bakmaya devam mı edeceksin." Dediğinde gözlerimi hızla Kutayın gözlerine çevirdim. Göz bebekleri yine büyümüştü. Bu bakışı nerde görsem tanırdım artık. Kutay beni istiyordu...
Sanırım artık istediği şeyi bende istiyordum...
Ayağa kalktım yavaşça. Kutayın üzerine doğru yürüdüm. Tam önünde durdum. "Benimle birlikte olmak ister mis-" sormaya kalmadan Kutay belimi sertçe tutup dudaklarımı sertçe kavradı. Beni iştahla öpmeye başladı. Belimi kendisine çektiği için erkekliği karnıma denk geliyordu ve her saniye sanki biraz daha büyüyordu.
O kadar hızlı ve ustaca öpüyordu ki ona karşılık vermekte zorlanıyordum. Daha önce kimseylede öpüşmediğim için sadece Kutayla öpüştüğüm için fazlasıyla acemiydim.
Birkaç adımda yatağa yatırdı beni ve üstüme çıktı. Dudaklarıma tekrar yapıştı. "Korkma tamam mı?" Diye sordu dudaklarımdan kısa süreliğine ayrılınca. "Ne?" Diye sormaya kalmadan üzerimdeki t-shirtü iki eliyle parçalayıp atmıştı. Şuan üzerimde sadece beyaz dantelli sütyen kalmıştı
O kadar heyecanlandıran ve zevkli birşeydi ki ağzımdan ufak ufak inlemeler çıkıyordu fakat Kutay dudaklarımı öpmeyi bırakmadığı için inlemelerim Kutay'ın ağzında kaybolup gidiyordu. Kutay üzerimden kalkıp pantalonumu sertçe sıyırdı. İkimizde nefes nefeseydik. Altımda da beyaz dantelli kilot kalınca "sikeyim"dedi nefes nefese...