Büyük Fedakarlık
  • Reads 132,887
  • Votes 6,286
  • Parts 31
  • Reads 132,887
  • Votes 6,286
  • Parts 31
Complete, First published Feb 05, 2015
Savaşla büyüyen çocukların yaralı yürekleri vardır. Yitirirler çünkü evlerini, annelerini, ilk aşklarını, koşup oynadığı toprakları... Geriye bir tek acı hatıralar kalan çocukluğunu bırakmak demektir bu. Smirnow Krallığı'nın prensesiyse sadece savaş için yetiştiriliyordu. Savaş ondan sadece çocukluğunu değil hayallerini, özgürlüğünü de almıştı.
Eveline. O hem yazın filizlenen yasemin, ayaza direnen çınar, kuş cıvıltısında gizli tılsım, doğuda açan güneş, karanlık gecedeki ay. Hem de kıyamet günü esecek rüzgar, yağan yağmur, çakan şimşek, kopan fırtınaydı. O hem masumiyet hem de karanlıktı. 17 yaşında bastığında ise her şey değişmişti. 

Unutmayın ki iktidar tehlikeli bir oyundur.

(Hikaye finalden sonra düzenlemeye alınacaktır.)
All Rights Reserved
Sign up to add Büyük Fedakarlık to your library and receive updates
or
#98tarih
Content Guidelines
You may also like
GAYRİMEŞRU PRENSES by kayipyazar13
55 parts Complete
Gayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten prenses gün geliyor o saraya hakettiği ünvanı almaya gidiyor. Lanetli olduğunu söyleyenler, annesini büyücüklükle itham edenler ve türlü türlü suikast girişimlerinin ardından hakkı olan tacı kazanıyor. Omuzları yukarıda, başı dik ve istikrarlı. Beatrice her zaman pusuda. 🏹🏹🏹 "Prensesi koruyun!" Muhafızlarımın bağırışlarıyla at arabamdan başımı çıkardım. "Neler oluyor?" İçlerinden biri titreyen parmaklarıyla ağaçların arasından arkasındaki on beş kılıçlı adamla fırlayan adamı gösterdiğinde gelene baktım. İlk gördüğüm şey bir şahin kadar delici bakışları oldu. Vahşi çehresinde gözlerim gezindi. Sol şakağından yanağına inen derin bıçak yarası vardı. Kim yaptıysa gözünü ıskalamıştı. Yazık. Yeleğinden çıkardığı bıçağı elinde ustalıkla döndürerek bana doğru nişan aldı. Korkuyla gözlerimi açtım. Yüzümün yanına, at arabamın tahta kapısına saplanan bıçak saplandığı yerde titrerken içime dolan öfkeyle bana suikast düzenleyen adama baktım. "Prenses Hazretleri," dedi tükürürcesine. "Benimle geliyorsunuz." Kapıyı açıp uzun eteğime inat arabadan atladığım gibi tahta kapıya saplanmış bıçağı çekip çıkarttım. Kollarını göğsünde kavuşturarak sırtını arkasındaki ağaca dayadı. Bana küçümseyerek baktı. Onun yaptığı hareketleri taklit ederek, fakat daha büyük bir ustalıkla, bıçağı elimde döndürdüm ve nişan alarak fırlattım. Onun aksine ıskalamamış, kulağının hemen dibine, ağaca isabet ettirmiştim. Yanağına yaslı duran bıçağa yan gözle baktı. Onu alayla süzdüm. "Gel ve al korkak!" #1 kraliçe
Vatan �İçin  by kirilankalemler_17
7 parts Ongoing
Operasyon için bir araya toplanan altı asker. Yarısı azerbaycanlı, yarısı türk. Bu operasyon için aileleri ile vedalaşmış, tanıdığı insanlardan helallik almış, tüm yaşama arkalarını dönerek insanlığı korumak için düşmanların önüne korkusuzca giden altı asker, altı can, belki de ileride altı şehit olacak insan. Tüm duygulara, tüm hisslere, tüm bağlılıklarına kilit vurmuş, kalpte ve akılda sadece vatanı düşünerek toprağın üzerinde adımlıyorlardı. Vatanın kokusunu üzerine bastıkları topraktan bile alıyorlardı. Onlar için vatan ayak bastıkları toprak, baktıkları gökyüzü, nefes aldıkları hava, yüzlerinde hissedilen rüzgar, anne gibi hissettiren memleketti. Onların ailesi, onların aşkı, onların yuvası, onların evi vatandı. En korkakların bile korkusuzca davrandığı vakitti, vatanı koruma vakti. Ama o altı askerin kalbinde korku yoktu, tedirginlik yoktu, yaşama hissi bile yoktu. Hepsi şehit olmak için saniyelerini sayar, vatanın kokusunu hissettikleri toprağın altına gömülmeyi beklerken aldıkları nefesle bile boğulurlardı. Altı askerden biri, komutan olan Azerbaycan askeri Alp Şahin Aliyev. Kokusu için bile canını feda edeceği vatan toprağının üzerinde timi ile adımlarken karşılarına bayılmış bir kadın çıkmıştı. O kadının karşılarına çıkması ile İltica Timi için her şey altüst olmuştu. *** "Vatan için, dedik bu yola çıkarken. Bir birimizi kardeş olarak görüp vatan için savaşmaya geldik. Şimdi sen nereden, neden çıktın karşımıza be, kadın?!" "Kendi vatanımda sizin ve çok sevdiğiniz timinin karşısına çıkmak benim suçum değildi, Komutan Alp Bey!" Pişmanlık duygusu hep kanında dolaşan bir adam için en büyük memnuniyet olacaktı hayatını altüst edecek o kadınla tanışmak.
You may also like
Slide 1 of 10
GAYRİMEŞRU PRENSES cover
MAFYAM cover
Haziran | texting cover
Bir Erik Meselesi cover
Mahkum cover
Okyanus'un Gelini cover
Vatan İçin  cover
SİNEFİN cover
MECRUH | Saplantı Serisi - 3 | TAMAMLANDI cover
VURGUN cover

GAYRİMEŞRU PRENSES

55 parts Complete

Gayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, eşi kraliçenin ise bütün haklarını elinden alıyor. Yıllarca halktan ağıza alınmayacak sözler işiten prenses gün geliyor o saraya hakettiği ünvanı almaya gidiyor. Lanetli olduğunu söyleyenler, annesini büyücüklükle itham edenler ve türlü türlü suikast girişimlerinin ardından hakkı olan tacı kazanıyor. Omuzları yukarıda, başı dik ve istikrarlı. Beatrice her zaman pusuda. 🏹🏹🏹 "Prensesi koruyun!" Muhafızlarımın bağırışlarıyla at arabamdan başımı çıkardım. "Neler oluyor?" İçlerinden biri titreyen parmaklarıyla ağaçların arasından arkasındaki on beş kılıçlı adamla fırlayan adamı gösterdiğinde gelene baktım. İlk gördüğüm şey bir şahin kadar delici bakışları oldu. Vahşi çehresinde gözlerim gezindi. Sol şakağından yanağına inen derin bıçak yarası vardı. Kim yaptıysa gözünü ıskalamıştı. Yazık. Yeleğinden çıkardığı bıçağı elinde ustalıkla döndürerek bana doğru nişan aldı. Korkuyla gözlerimi açtım. Yüzümün yanına, at arabamın tahta kapısına saplanan bıçak saplandığı yerde titrerken içime dolan öfkeyle bana suikast düzenleyen adama baktım. "Prenses Hazretleri," dedi tükürürcesine. "Benimle geliyorsunuz." Kapıyı açıp uzun eteğime inat arabadan atladığım gibi tahta kapıya saplanmış bıçağı çekip çıkarttım. Kollarını göğsünde kavuşturarak sırtını arkasındaki ağaca dayadı. Bana küçümseyerek baktı. Onun yaptığı hareketleri taklit ederek, fakat daha büyük bir ustalıkla, bıçağı elimde döndürdüm ve nişan alarak fırlattım. Onun aksine ıskalamamış, kulağının hemen dibine, ağaca isabet ettirmiştim. Yanağına yaslı duran bıçağa yan gözle baktı. Onu alayla süzdüm. "Gel ve al korkak!" #1 kraliçe