Kahve kahveye karıştı. Birinin yoğunluğu diğerini arttırdı. Ardından içine sarı girdi, renk açıldı. Siyah girdi, koyulaştı. Başka renkler girdi, renk karmaşıklaştı. Kahveden uzak oldu, kahveye benzemedi. Hiç kahveye ait olmadı. Bir olmadı, çokluk oldu. Biz olmadı, onlar oldu. İki kişi olmadı, çok kişi oldu.
Ve bu hikaye çok kişi arasında geçen bir aşk oldu. İki kişi arasında geçen aşkı çoğu kişi reddetti. Kadın bu reddedilmeyi kabullendi. Adamı umursamadı, unuttu. İki kişi istemedi, çok kişi istedi. İki kişi olamadı, çok kişi oldu ve gün geçtikçe bu çokluk bir bir arttı. Adam bu çokluğun azalacağını renklerin gideceğini düşünürken kendi düşüncesi tarafından avlandı. Av oldu. Yanıldı. İnatla tutuldu.
Her gün fazlası eklendi kadına. Kadın tatmin oldu. Bir olay oldu, bir kişi girdi kadının hayatına. Kadını mutlu etti. Başka bir olay yaşandı, başka biri geçti kadının yaşamından. Kadına günü birlik bir an yaşattı. Yüzler değişti, bedenler farklılaştı, ruhlar farklı ruhlara büründü ve her biri de kadına farklı bir haz verdi. Onu farklı bir şekilde delirtti, farklı bir şekilde şekillendirdi, farklı anlara şahit olmasını sağladı. Her bir beden, her bir ruh farklı bir ihtirasla öptü kadını.
Evet, belki hiçbiri adamınki gibi olmadı ama zaten adamı isteyen de olmadı.