Bazen kurulan hayaller bizlere saçma gelebilir. Yada herkes tarafından alay konusu olabilir. Fakat bunları dert etmeyen bir insan düşünün. 1905te gerçekleştirilen bir hayal, kurulan bir grup şuan 30 milyon kişinin hayatı. Galatasaraylı olmak sadece tutmak değil aynı zamanda tutulmaktır. Sarı-Kırmızı renklere hayatını adamaktır. Sadece iyi gününde değil kötü gününde'de onu desteklemektir. Kaybettiğinde onunla ağlamaktır, kazandığında onunla gülmektir. Galatasaray bir klüpten öte bir ailedir, bir his takımıdır. Karşında ki kim olursa olsun onu desteklemektir. Galatasaray futbolcusuyla, taraftarıyla,yönetimiyle ailedir. Birbirine hep destek olur. Yeri gelir dibe batarız, yeri gelir en yükseklere çıkarız ama bunu beraber yaparız. Biz taraftarlar futbolcuları nerede olursa olsun yalnız bırakmayız. Futbolcular'da biz taraftarların yüzlerini güldürürler, verdiğimiz emeklerin karşılığını verirler. Galatasaray budur. Hissetmektir. Herkes Galatasaraylı olmanın verdiği gururu bilemez. Galatasaraylı olmak ayrıcalıktır.
Galatasaray teknik direktörünün büyük kızı olan Mayıs, derbide attığı golün ardından sakatlanan yıldız oyuncuya babasının ne kadar üzüldüğünü görünce dayanamaz. Hem babası hem de düşük not aldığı stajının puanını yükseltmek için fakülte hocalarından birisiyle bir anlaşma yapar.
Sakatlanan topçuyu üç ayda sahalara döndürmenin sözünü veren Mayıs, bu sözü verirken Doruk'un ne kadar huysuz bir insan olduğundan habersizdi. Ama kendisi de ondan aşağı değildi.
Ve top kaleye, tam isabet etmişti.