"bırak onu!" dedim sessizce boğazımdan çıkan mırıltı ile, kimsenin beni duyduğunu düşünmüyordum, kimseler duymazdı beni. Kimselerin duymasına izin veremezdim. Birisi beni duyarsa eğer "bir sorunun mu var?" derdi. Sorun çoktu sadece verecek cevap yoktu. Cevaplar eksikti. Soru işaretli cümlelerim noktayla bitmişti. Ama bu sefer ilk kez duymalarına izin verdim. "BIRAK ONU!" diye bağırdım boğazım yırtılırcasına. Bağırmamı da mı kimse duymamıştı yani? Zihnim beni yanıltmazdı. Kalp yanıltırdı ama zihin yanıltmazdı. Bağırmıştım, boğazım acıyordu ama hâla kimse bakmıyordu, kimse dikkate bile almıyordu beni. Duymamışlardı, görmemişlerdi, kâle bile almamışlardı beni halbuki ciğerlerim acıyordu. Sessiz konuşunca anlamalarına izin vermezdim ama ciğerlerimdeki nefesi tüketene kadar bağırsam bile insanoğlu beni duymazdı. İnsanlar zayıf halkaydı, onlar hiçti. Duymazlardı, dilleri lâl olmuştu. Onlar bir halk değil teker teker bir çöp tenekesiydi. İnsanlar birşeyden ibaret değildi. Sadece tenekeydi. Benim gibi... çöp tenekesi.. tekmeleyerek sokağa fırlatılan bir çöp tenekesi gibi. Yolların çıkmazlı olduğu sokaklarda bile yürümeye çalışan Kayla İlkav, karşısına dizilen duvarların dizlerine yara olacağını bilmeden tırmanmaya yirmi yıldır devam etmektedir. Kayla, dizili büyük duvarlarını tırmanmaya devam ederken, ona basamak koyanı ve onun duvarlarını kıranları fark etmesi an meselesidir. Tek başına kutladığı bir doğum günü partisinde ise aldığı mesaj, onu duvarların en tepesinde iken, deprem etkisinden altında kalmasına sebeb olmaktadır. *Kayla İLKAV'ın satırlar arasına sıkışmış çığlıklarını duyamaya hazır olun (:*
12 parts