Aşk; anlatmak için kelimelerin yetersiz kaldığı, insanı tam anlamıyla duvardan duvara çarpan bir his.
Öyle bir duygu ki bulutların üzerinde uçarken cehennem ateşine düşürüyor ve kavuruyor; sıcaktan cayır cayır yanarken Antarktika'ya yolluyor ve donduruyordu.
Ben vardım; aşkı yeni tatmış ve bedenimin ortadan ikiye ayrılacağından habersiz, deli gibi aşka koşmak ve cesaretsizce aşktan kaçmak arasında kalan çünkü aşkın gerekçesi buydu, hissettikçe anlamıştım. İnsanı hem diri kılıyor hem de yavaş yavaş çürütüyordu.
Saf bir şekilde kelebek varsaydım aşkı ancak güzel kelebeğim bana ihanet edip konmaması gereken bir ağacı mesken tuttu: O ağacın adı imkânsız.
Konu aşk olduğunda imkansıza tutulup kalmak mı daha çok acı verirdi yoksa imkansızı umutla beklemek mi, bilmiyordum. Ancak bir an önce öğrenmem gerektiğinin farkındaydım. Çünkü her güzel olan şey gibi kelebekler de kısa bir ömürle lanetlenmişti.
Ve şunu da unutmamak gerekiyordu:
Benim kelebeklerim için aşk; üç değil, sekiz harfliydi:
T A E H Y U N G.
I Wrote An Eight Letter Love In My Heart -JK
!! Çift final/Part2 angst
"Tüm yalanlar kanda ölür.
tüm kötülükler kanda temizlenir."
***
Bir takım yamyam ve katiller tarafından yıllarca izlenildiğinden bihaber olan jeon Jungkook en yakın arkadaşının isteği üzerine tanışma partisine katılır ancak bir anda kayıplara karışır
***
"Hiç tanışmadığın birini nasıl özleyebilirsin?"
***
Bu ficin içinde sizi rahatsız edecek bir çok unsur barınmaktadır bu yüzden uyarıları ve açıklamaları dikkate alarak okuyunuz. Eğer uyarılara rağmen okuyor iseniz bu benim sorumluluğum altından çıkar. Okumadan linçleyenler lütfen haksız yere linç atıp durmayın komik oluyorsunuz. İlk ficim bu yüzden gözden kaçan hatalar olabilir iyi okumalar.