"Sen yaptın." Dedi sesine bulaşan hayal kırıklığıyla. "İhanet yok demedik mi? Affetmem, geri dönüşü olmaz dememe rağmen yaptın." "Yapmadım." Yaptım. Oturduğu yerden hışımla kalktı. "Yalan söylüyorsun!" "Hayır." Evet. İki adımıyla dibimde bittiğinde artık kaçacak yerim yoktu. Ben nasılsın böyle bir insan oldum? Her zaman bir kez daha fazla bakabilmek için canımı vereceğim zümrütlerine şimdi bakamıyordum. İhanetim sırtımda koca bir kambur oluştururken başımı kaldırıpta göz göze gelecek halim yoktu. "Gözlerime bak." Yapamadım. Benden yanıt alamayınca devam etti. "Veda'm," dediğinde kalbimin umutla dolmasına mani olamadım. Hâlâ onun Veda'sı kalabilmiş miydim? Bakışlarımı yüzüne çıkardım, gözlerine değil. Derin nefes aldı. Elini kaldırdığında çenemden hafifçe tuttup kendine çevirdi. Yapma işte bana öyle bakma! Daha ne kadar fazla suçlu hissedebilirim, görmüyor musun içimde beni tüketen yangının alevini? Belki de artık görmek istemiyorsundur. Duymak istemiyorsundur artık sesimi. "Neden gözlerinle dudakların aynı dili konuşmuyor?" Diye sordu. "Neden yapıyorsun bunu bize?" Gücümü topladım. Her an akmaya hazır halde bekleyen gözyaşlarımı zorlukla geri gönderdim. Şimdi sırası değildi. Böyle giderse her şey mahvolacak. Geriye çekildim. "Artık yapmıyorum." İçim acıyordu. Onun için duymak ne kadar zorsa benim içinde söylemek o kadar zordu. Bir adım geri gitti. O an anladım ki sadece bedeni değil kalbi de benden uzağa gidiyordu. "Tamam." Ellerini iki yana açtı. "Git." Ne zordu için kan ağlarken dışarıya belli etmemek ne zordu sevdiğin adamın gözlerine bakarak yalan söylemek. Ne zordu sevdiğin adamın 'git' demesini duymak. "Gidiyorum zaten," canım yana yana konuşmaya zorladım kendimi. "Dönmeyeceğim." Ama şunu bil sevgilim; giden sadece bedenim, kalbim de ruhum da ölene kadar seninle.
12 parts