Herkesin sırları vardır.
Perdeler ardına saklanan, geçmişin tozlu raflarında açığa çıkmak için bekleyen...
Herkesin kaçışları vardır.
Kimi zaman kendinden, kimi zaman ailesinden, kimi zaman geleceğinden....
Ve herkesin bir dönüm noktası vardır.
Başına "Bela" olan...
Güneş, kendi problemleriyle boğuşurken kimseye anlatamadığı sırları olduğunu fark eder. Sorunlar kirli ellerini boğazına sardığında artık çıkmazdadır. Kaçmak, ölmek veya gitmek çözüm olmayacaktır. Çünkü bu sefer arkasında bırakamayacağı kadar sevdiği biri vardır: Atakan!
O, kurtulmak istediği bataklıktan çıktığını sanırken Güneş'le karşılaşır. Ve daha çok dibe batar. Dibi görür, dipte yaşar. Belki de ikisinin tek çıkışı bu mermiden soğuk dipteki kuyudur. Kim bilir? Birbirlerinin gözlerine tutsak oldukları gün kader onları en büyük oyununu oynamıştır belki de. En çarpıcı ve sarsıcı...
Bir kadın, bir adam, binlerce sorun....
*Düzenlendi*
Evden kaçmış, sokakta yaşayan bir hırsız...
Peki bu hırsızın ailesi gerçek ailesi değilde üveyse,
Doğumda karışmışsa...
....
Önümde oturduğu yerde alttan alttan bana bakıyordu.
"Bana niye öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?" Gözlerimin içine baktı, yanakları kızardı.
Düşündüm ciddiyetle bir kaç saniye.
"Şey gibi.."
"Ne gibi?" Yanakları daha da kızardı. Utanmıştı ama cevabımı hevesle bekliyordu.
"Enik gibi."
Bir kaç saniye sessizlik oldu.
" Öf Seren ya! Bütün hevesimin içine ettin!" Sinirle ofladı.
Kahkaha attım.
*Kapak Pinterestten alınmıştır.*