1970'lerden geliyoruz. * "Hava kararacak birazdan. Düş hadi önüme." Karaca şapşal şapşal yüzüne bakarken suratını da asamadı. İçi yanıyordu ama ona hep gülmeliydi sanki. Öyle de yaptı. Dudakları hafifçe kıvrıldığında Karaca da istemsizce gülümsedi. Takıldı Demir'in peşine. Yan yana yürümeye başladılar havuza kadar. "Islanmış buralar, tutun hele düşme." "Biri görür yanlış anlar Demir a-" Demir'in hızla ona dönen gözleriyle lafını yuttu. "Birlikte düşeriz o vakit." Karaca'nın gece kadar koyu gözlerine baktıkça yutulduğunu hissediyordu Demir. "Düşersem, yanı başına düşeyim Karaca. Sen düşer isen eğer, izin vermem canının yanmasına." Aslında Demir yüreğinden büyük bir itiraf gerçekleştirmişti. İkisi için de bir devrim anı olan şu zaman yüreklerini bir kırlangıca çevirmişti. Çırpınıp dururdu göğüs kafeslerinde. Demir Karaca'dan bir adım beklerken bedeni buz kesmişti. Karaca ise olayın şaşkınlığını daha atamamış, Demir'in ne derece ciddi olduğuna karar vermeden en büyük adımı atmaktan çekinmişti. Ben de seni tutarım, düşersek birlikte düşeriz, ömür boyu el ele oluruz diyememişti. Diyememişti ama Demir'in üzerindeki eski gömleğin eteğine tutundu. Avuçlarının arasında sıkıştırdı. Demir'in elini tutarmış gibi...