19.yüzyıl'ın İngilteresinde, Avrupa'nın İlk Beyefendisi olarak adlandırılan Galler prensi Naip Kral George'un döneminin yaşandığı sıralarda, İngilizler edebiyata,Görgü kurallarına,modaya ve sanata en çok değer verdikleri dönemi yaşıyordu. Regency era yaşandığı sırada, Soylular sadece diğer soylularla iletişim kurup,alt tabakadan insanları yanlızca birer hizmet aracı olarak görmekteydi. Evlilikler yalnızca diğer soylular arasında gerçekleşir, birer statü göstergesi olarak kullanılırdı. Kadınlar aşık olduklarını belli etmez. Bekar bir erkekle asla yanlız dolaşmazlardı bu eylem görgü ve nezaket kurallarına aykırı ve tersti. Tam da bu sıralarda, Leach çiftliğinde yaşamakta olan ve eski yöntemlerle şifacılık yapan Kassandra'nın hayatı, at seyisliği yapmakta olan babasının, York dükalığının yeni dük'ü olan Benjamin'in malikanesinde bir iş bulması ile değişir.. Dük anne ve babası Prens George'un trajik kaybı yüzünden içine kapanmıştır ve soyluların tüm ısrarlarını reddererek, stratejik bir evliliğe şiddetle karşı çıkmıştır. Fakat malikanenin hiç tanıdık olmadığı yeni bir yüz, dük'e diğer İngiltere soylularının hiç hoşuna gitmeyeceği ve onaylamayacağı türden, şeyler yaptırtacaktır. "Benim için herşey, seninle bağlantılı olduğu ölçüde önemliydi. Güneşin doğuşu, batışı yalnızca senin üzerinde olduğun topraklara yansıdığı kadar anlamlıydı. Sen... Sen ki bütün soyluluğumun yanlızca bir oyalanmadan ibaret olduğunu bana öğreten sen... Herşeyi çöpe atarmışçasına ardımda bıraktıracak,batmak üzere olan güneşin turuncu ışınlarının güvertesine vurduğu, o gemiye bindirip, tüm hayatımı hiçe saydıracak kadar, Kalbime ve ruhuma damga vurur gibi adını kazıyan sen... Benim Varlığım, seninkinin yanında yanlızca bir hiçliktir... "
7 parts