Çok kaybettim... Sevdiklerimi, hayallerimi, hayatımı, en çok da kendimi. Bu kadar kaybeden biri olarak bu kadar güçlü durabilmek yoruyor insanı. Ve bu kadar kaybetmek yeniden başlamayı oldukça zorlaştırıyor, "ya bir daha" ile başlayan cümleler yüzünden. Cevaplanmamış sorular yoruyor, belirsizlikler yoruyor, beklemek yoruyor, anlaşılmamak, duyulmamak, görülmemek yoruyor, can yakıyor. Koca dünyaya, bu kadar insana karşı yalnız savaşmak yoruyor. Mutsuzluklar yoruyor, kabullenişler, ümitsizlikler yoruyor. Bu kadar yorgunluktan sonra insana bir şey kalmıyor, geriye dönüp "ben nasıl bu kadar dayanabildim" demekten başka bir şey gelmiyor elinden, dilinden. Gözlerdeki yorgunluk, yüzdeki kırışıklıklar, saçlardaki aklar değil miydi insanı anlatan? Onlardı anlatan evet ama var mıydı bir dinleyen, gören, duyan? Hikâyesi burda başlıyor insanın. İnsan en çok da görülmediğinde, duyulmadığında, anlaşılmadığında dertliydi, kederliydi. İşte bu yüzden küsmüştü dünyaya, insanlığa en çok da kendine. İşte burda başlamıştı bir insanın hüzünlü tükeniş öyküsü, tam da burda ölmüştü insan aslında, toprağın altına girmeden de ölünebileceğini burda anlamıştı. Güçlü olmak ile güçlü görünmek çok başka. İnsanların arasında dağ gibi durup, yalnız başınayken yıkılmamak için verilen çaba bambaşka. Yaşamak başka, yaşayabilmek bambaşka. Hayatı anlamak başka, anlamlandırabilmek bambaşka. Hep demişimdir; insan yutkunamadığı hakikati kendisinden bile saklamaya çalışmasıyla meşhurdur. Ben, heves ettiğim şeylerin kursağımda birikmesinden oluşan hayal kırıklıklarını bir yorgan gibi üzerime örtmüş olanım. Ben, olsun diye çabaladığım her şeyin olmayışını yutkunarak seyredenim. Ben elimi uzattığım yeşil dalların, kuruduğuna şahit olanım. Vesselâm…
bubirfakehesap: Selam
bubirfakehesap: Rahatsız olmayacaksan yaşını öğrenebilir miyim acaba?
bubirfakehesap: Part time motorculuğunun yanına bir de part time aşk eklemek isterim de (: