Park Sunghoon acımasızdı. Elleri sayısız kez kana bulanmıştı ve bu onun pişmanlık duyduğu bir şey değildi. Zayıf olanın avlandığı bu dünyada Sunghoon, avcı olmayı tercih etmişti. Çoğu zaman bir kalbinin olduğundan bile şüphe eder, eliyle göğüsünün çarpan kısmını yoklama gereği duyardı.
Babasının kurmuş olduğu yeraltı imparatorluğunu genç yaşında devralan ve acımasızca hüküm sürmeye başlayan Sunghoon, babasının son isteğini de yapmak üzereydi. Sim Jaeyun ile evlenmek. Sunghoon bunun kolay olacağına emindi. Tek yapması gereken evlenmek, Jaeyun'a iyi davranmak ve tüm ailesini bunun 'aşk evliliği' olduğuna inandırmaktı.
Tüm evlilikte tahmin etmediği tek şey, Jaeyun'un neşeli, sevgi dolu ve iyimser karakteriyle onun hayatına bir güneş edasıyla doğacak olmasıydı. Jaeyun onun kurak çöllerden farksız kalbinde fırtına bulutu, kalbinde minik çiçek yetiştirmesi için yeterli ısıyı sağlayan güneş olacaktı.
Geçmişin ve sırların ortaya çıkmasıyla her şey daha da karışık bir hal aldığında, birbirlerini koruyabilecekler miydi? Asıl soru buydu işte.
[!!! mature content, age gap, mafia romance, arranged marriage, guns, murder]
Park Sunghoon x Sim Jaeyun
"Gökalp... bizim oğlumuz. Sen onun öz babasısın."
Barış'ın gözleri bir anda irileşti, sanki zaman donmuş, dünya sessizliğe gömülmüştü. İçine bir şey çarpmış gibi oldu, ne bir ses, ne bir hareket... sadece bir ağırlık. Göğsüne saplanan görünmez bir sancı gibi. Kalbi, aniden ritmini şaşırdı; ne hızlandı ne durdu, sadece derin bir sessizlikle yankılandı içindeki boşlukta.
Ama artık başka bir şeydi o. Artık sadece bir çocuk değil... Barış'ın kanından, canından bir parça... içini paramparça eden o açıklamanın tam merkezindeydi.
Gözleri doldu. Yanaklarına inmeyen, ama gözbebeklerinin içinde büyüyen o doluluk... yılların eksikliği, farkında olmadan duyduğu özlemin ağırlığıydı.
"Benim..." dedi Barış, sesi titrek ve neredeyse duyulmazdı. Dudakları zorla oynadı, kelimeleri dışarı çıkarmak isterken titredi. "...oğlum mu?"