Cennetin sureti sayılabilen bir kent, sıcacık gülüşüyle İzmir... Kar beyazlığını belki de en güzel taşıyan, bu güzel ülkenin en özel liderinin, Mustafa Kemal Atatürk'ün kalbinin yattığı güzel şehir; Ankara... ve Londra... Kilometrelerce uzakta, sıklıkla yağmura teslim, ama içinde nice güzellikler barındıran şehir. Şehirler, ne kadar da yaşatıyor insanların kimliklerini... ve insanlar, ne kadar da buluyorlar kendilerini bambaşka şehirlerdeki yaşamlarda. Yaşam öyle bir örümcek ağıyla örülü ki, her birimiz bir diğerini ezelden beri tanıyoruz aslında. Birbirimizin isimlerini bilmesek de, kimliklerimizi yaşamın içinde oluştururken karşı karşıya geldiğimizde, tanıyoruz, hatırlıyoruz bir yerlerden bir diğerini her birimiz. Çünkü yaşam, iyi ve kötü dengesi üzerine kurulmuş, iyilerin bir araya gelmek üzere birbirine bilmediğimiz bir zamanlardan bu yana söz verdiği bir sistemde kurulmuş. Gizli, büyülü bir sistem...Yaşam nasıl da dönüşüyor bugünlerde, farkında mısınız? Dışarıda, dünyada olağanüstü bir şeyler oluyor. Hem iyi, hem kötü şeyler... Dönüşüyor dünya. Birinci dünya savaşını, nedenlerini, sonuçlarını, tarafları ezberlemeye çalıştığımız zamanları hatırlıyorum da, okuduğum ve dinlediğim satırlar öyle uzak gelirdi ki bana... Ya çocuktum, ondan, ya da şimdi dünyanın içinden geçip giderken fazla gerçek, o nedenle... Bu bir sevgi hikayesi... Ben Duru. Sizden biri. Size, dansla kesişen dört yaşamın, yaşamı sevgiyle dönüştüren dört kalbin bir araya geliş öyküsünü anlatacağım. Çünkü yaşam insanları, hayatı zorlu anlarda yeniden örmeleri, yardım etmeleri için bir araya getirir. Her bir satırda yeniden bir yaşam bulmanız, karşınıza çıkan her yaşama sevgiyle dokunmanız için...
Bana doğru yaklaşıp ellerini dizlerimin üzerine koydu dizlerimi hafif aralayarak bir bacağını dizlerimin arasına koyup
Gözlüğümün altında ki kahverengi gözlerime baktı
"Özel Asistanlığın gerektirdiği tüm görevleri yapabilecek misin?"
Gözlerim büyümüş şekilde sadece gözlerine baktım