Daha yeni yirmi dört yaşına girmiştim bir telefonla beni aradıklarında. Evet bir sokak vardı, hayır bir yol vardı. O kadar ıssız dı ki tek bir ev, tek bir ağaç, tek bir lamba yoktu. Soğuk ve yalnızdı yol. Kimsesizdi. Yolun başında kimse çıkmadığında, sanmıştım ki beni yolun devamında bekliyorlar. İlerledim onları bulacağımı sandım, bulamadım. Yolun sonunda beklediklerini söyledim kendime, yolun sonuna kadar gittim. Hayır, bulamadım. Hayır ben bulamadım değil, onlar yoklardı. Hiç olmamışlardı. İşte o zaman anladım bir insanın bir insana merhem olamayacağını. Bir insan kendisinden başka kimseye merhem olamazdı. Ama evet, buna bende dahil olmak üzere herkes herkese yara olurdu. Yarasız kul utanırdı yaralı yaradandan. Kimsesiz çocuk özenirdi ailesiyle yaşayan tilkiden. Kül yok olmayı dilerdi denizin hiçliğinde. Kanatları kırılan her insan mahkumdu rüzgarın kaderini belirlemesine. Kanatları yanan her insan ise, mahkumdu küllerini bir arada tutmak için çabalamaya. - - - Umarım burada her duyguyu beraber yaşayabiliriz. Hepinize şimdiden iyi okumalar diliyorum ve son bir cümle söylemek istiyorum. İKAL'i okurken lütfen müzik dinlemeyin, kitabın içindeki müziği bulmaya çalışın, hatta ve hatta bırakın o müzik sizi bulsun.
8 parts