Hayat çizgisi yaşama devam ederken her durakta karşılaşılan yeni insanların öyküleriyle değişiyordu değil mi? Her yol yeni bir serüven ve her kalp yeni bir hikaye... Peki, hiç düşündünüz mü? Hayranı olduğunuz ve tanışma ihtimalinizin olmadığı biri ile yollarınızın kesiştiğini ve aynı evin içinde yaşamak zorunda kaldığınızı, Gerçeklerinizi saklayamayacak kadar aşık olduğunuzu fark ettiğinizde ilk önce kendinize dürüst olma şansı tanır mıydınız? Ya da töre denilen illetten kaçarken aslında aşkın kucağına düştüğünüzü gördüğünüz anda hayata karşı tepkiniz ne olurdu? Ve en önemlisi her şeyinizi kaybettiğinizi düşündüğünüz o anda yanı başınızda duran sevdanın sıcaklığına sığınacak cesareti taşır mıydı yüreğiniz? Peki, bu sefer aşkın en sakıncalı halini okumaya ne dersiniz? Sakıncalı; Kaderin aşka tutulması...