"Yarım kalmış mektuplar gibiyiz: Hevesle dolu, adressiz, kokusuz.
'Bak postacı geliyor' ise sadece çocukluğumuzdan kalan bir ninni..."
"En son ne zaman mektup yazdınız? Mektup yazmak size ne ifade eder?"
Bu soruların cevabını ararken birbirlerini hiç görmeden, duymadan, isimlerini dahi bilmeden mektuplaşmaya başlamış iki insan.
Sayfalara kök salmış bir muhabbet ve dallarından sarkan edebiyat kokulu meyveler:
Bazen pamuk şeker kadar tatlı, bazen sulugöz sakızı kadar ekşi.
Bazen bir uçurtma kadar özgürce süzülen, bazen yetimhanedeki bir çocuk kadar da ürkek.
Ama samimiyetiyle tamamen hayatın içinden capcanlı bir muhabbet.
Dürüstlük ve samimiyetle yoğrulmuş bir edebiyattan başka beklentisi olmayan bu iki insanı bakalım bu edebiyat bahçesi nerelere götürecek...