Tüm uzuvlarım yetisini kaybetmişti. Karşımda durması bir Halis miydi? Kalbim kaburgalarımın altında can çekişiriyordu. Sendeleyerek bir adım attığımda o katı sesi tüm depoyu sardı. "Yerinden kıpırdama!" Sesinde çakan şimşekler duraksamama sebep oldu. O, bana yabancı gibiydi. "Yaşıyorsun, Allah'a çok şükür yaşıyorsun!" Histerik bir kahkaha attı. Bu tamamen dikkatimi ona vermemi sağladı. O bana taştan duvardı, ben o duvarda açan çiçek. "O kadar zavallısın ki, bir sevgi kırıntısına muhtaç yaşıyorsun Çisil. Oysaki ben sana sadece bir parça umut verdim, sense bana benliğini. Çok acınası değil mi? Babasının yokluğunu bir adama sığınarak kapatmak isteyen ufacık, savunmasız bir kız çocuğusun. Hala merhem olmasını istediğin adamın seni yarabandı olarak kullandığını anlamayacak kadar çocuksun." Söyledikleri bir bir kulaklarımda çınlarken dizlerimdeki tüm derman vücudumu terketmişti. Dizlerimin üzerine düştüğümde yüzündeki tebessüm nefretle harmanlanarak büyüdü. Birşeyler oluyordu, birşeyler hep oluyordu ama canımın bu denli yanması, o köprünün yıkıldığına işaretti. Sol tarafımda feryat figan yas, gözlerimde kin vardı. Yaşlarla çevrelenmiş gözlerimi yerden kaldırarak karşımdaki adama baktım. Tüm hayatım boyunca beni içine hapseden nefret ve kin karşımdaki adamı hedef alıyordu. Gözlerimde hayal kırınlığından bir zerre yansıtmadan dik başımı kaldırdım. "En azından ben hiçbir yalana karışmadan arkasında durabileceğim bir sevdaya düşmüştüm. Peki sana beni sorduklarından ne diyeceksin? Olmayan karakterimle onu egomu tatmin etmek için kullandım mı? Bu şerefsizliğin kaçıncı evresi Atlas Eroğlu!"