"Sana diyorum!" "Bağırmayın lütfen." "Bağırmayayım mı?" Hala sesindeki yüksek tonlamayla gözlerimi sakince açıp kapattım. "Hala bağırıyorsunuz." Açılan dudaklarını kendini durdurmak adına dişlediğinde gözledini kapattı ve göğsünü genişletecek bir nefesi içine çekti. "Sizi kaçırmak için çok fazla makul sebebim var ama hangisinden başlasam daha az sinirlenirsiniz bilmiyorum." Açılan gözlerimiz birbirini bulduğunda başını önce sağa daha sonra ise sola yatırdı ve bir kütleme sesi duyuldu. "Beni sonsuza kadar burada tutamazsın." "Sizi sonsuza kadar burada tutma düşüncem yok." Alayla kıvrılan dudaklarında gezinmişti gözlerim. "Yanlış." Bedeninde çevreli iplere rağmen hareket etmeye çalıştı ama istediği sonuca ulaşamadı. "Senin yerinde olsam beni burada sonsuza kadar tutmayı düşünürdüm." Tehdit edecekti beni ve bu tehdite henüz hazır sayılmazdım. "Bu iplerden kurtulduğum anda seni buraya gömeceğim." Bedenine sarılı iplerle beni boğsa haksız sayılmazdı. Hiçbir şeyden haberi olmadan öylece bağlandığı sandalyede karşımda oturuyor ve sert çehresinin her bir köşesinde izlerinin gezindiği öfkeyle bana bakıyordu. Onu kaçırmıştım ve Cihangir Dağlı kurtulduğu anda öldürecekti beni.