Ben afra yada herkesin bildiği üzere Anka yok olmaya maruz küllerinden doğmaya meğilli olan Anka hayatım boyunca yıkılmalara doyamadığım dünyaya severek doğdum her defasında şimdi nerdemiydim hiçlikte ne yapıyordum ben neden buradayım ruhumun kilidi açılmış mıydı peki ya ben katil olabilirmiydim zalime zalimlikle karşılık verebilirmiydim ben afra ve ben artık zalime susmak değil konuşmak istiyordum . "Nereye gidiyorsun" dedi soğuk sesiyle arkamı dönmeden "gitmem gereken yere" dedim burnundan soluduğunu kulağıma gelen nefes seslerinden anlamıştım adım sesleri kulağıma ilişince adımlarımı daha hızlı tutmaya çalıştım "gitmiyorsun afra benden uzağa gitmiyorsun" demişti sesindeki soğukluk birden kaybolurken yerini duygulara bırakmıştı adımları yavaş yavaş karşımda durunca gözleri bana kal diye yalvarıyordu "gitmem gerek anlamıyorsun bu soğuk savaş ancak bu şekilde son bulur" dedim kolumdan tutup beni göğsüne çekince yerimde kas katı kesilmiştim bedenimi saran kolları derin huzur verirken beynimin bana işkence etmesi beni deli ediyordu kararan hareleri dudaklarımı bulunca gözlerimi kapattım kendimi ona teslim etmem uzun sürmemişti sıcak nefesi içime dolarken ellerimi göğsüne bastırıp kendimi geriye çektim "özür dilerim" dediğimde nedenini anlamamıştı soran bakışlarını bana yönelttiği esnada gözlerimi ondan ayırmadan belimden çıkarttığım silahın kabzasiyla kafasına vurduğunda gözlerindeki yıkımı görmüştüm gözlerinde öfke yoktu yenilmişlik vardı odabiliyordu bu savaşı ben durdurabilirdim bunu ikimizde biliyorduk bedeninin kollarıma yığılması ile elimdeki silahı rast gele bir yere attım dudaklarımı yanağına bastırdım. Şimdi bedeni ellerimde ruhuma zarar veriyor peki ben ne yapmalıydım bu savaşa son vermek için girdiğim bu yolda kırıp geçmem ne kadar doğruydu. BİR DOĞUŞ HİKAYESİAll Rights Reserved