Yavaş adımlarla salona girdim. Sehpaya oturup, yüzünü görebildiğim kadarıyla Anıl'a bakmaya başladım. Sakalları yoktu, pürüzsüzdü suratı. Bir kızı kıskandıracak kadar güzeldi. Kafamı iki yana sallayıp, açık cama baktım. Kaşlarımı çatıp, ayağa kalktım. Bu çocuk gerçekten hasta olup, kendini bana baktırmak istiyordu. Manyak! Tam anlamıyla manyaktı. Camı sessiz biçimde kapattım. Sessizce salondan çıkıp, Anıl'ın odasına girdim. Işığı açıp, dolabın kapaklarını açtım. İçinden çarşaf alıp, salona girdim. Çarşafı yavaşça Anıl'ın üzerine örttüm. Çarşaf, Anıl'ın çenesine gelince yavaşça çarşafı biraz aşağı çektim. Tam o sırada Anıl gözlerini açıp, bana gülümsedi. Ağzım şaşkınlıkla açık kalırken, korkuyla bakakaldım. "Rüyamda bile o güzel kokunu hissediyorum. Nasıl bir şeysin kızım sen?" Diye sorduğunda, benden cevap bekleyen gözlerle bakıyordu... Sessiz kalarak, onun bunu rüya sanması için gözlerini kapatmasını bekledim. Gözlerini kapatınca, hızlı bir şekilde odaya koşacak ve uyuyacaktım. Ama işler istediğim gibi olmadı. Yine tepe takla oldu.... Anıl kafasını kaldırıp, dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Yavaş bir şekilde emerken, kalbimin hızlı atması... beni tehlikeye sokuyordu. Birkaç dakika sonra yavaşça ayrılıp, "İyi ki varsın güzelim. Bu gece de rüyama gelip, beni mutlu ettiğin için sana teşekkür ederim." Diyerek kafasını tekrar yastığa koydu ve saniyesine gözleri kapandı. Hızlı bir şekilde Anıl'ın odasına gidip kapıyı kapattım. Beni öpmüştü. Bir de rüyasına girdiğim için, bana teşekkür etmişti. Her ne kadar rüya olmasa da... Anıl sen nasıl bir çocuktun böyle? Küfür içerir! Tüm haklar saklıdır. Hiçbir şekilde kopyalanamaz ya da yapıştırılamaz aksi takdirde gerekli yasal işlem başlatılacaktır.
24 parts