Kendi halindeydi Mihriban.
Sanki uçmayı bekleyen bir serçe misali,hayatına renk katan sevdiklerini bekler gibi...
Belki Abdurrahim olamazdı ama, oda yetinmenin ne demek olduğunu bilirdi,nitekim kanadı kırıktı, elinden çaresizlikten başka bir şey gelmezdi, sabrediyordu elbet bir gün uçacaktı bir hayli çaresizliğin girdabına doğru yol alıyordu.
Mihriban, çiçeği açmayan çorak toprak gibiydi. Sedef gözlerini kısarak bakardı güneşe belki güneş Abdurrahim'i saçacaktı ama olmadı,
yine bugün olmadı. Tekrar istemsizce gözlerinden akçe akçe
yaş dökülüverdi sürekli düşünür oldu ama elinden bir şey gelmezdi çünkü Abdurrahim Asuman'ı seçmişti, sevgisiz kaldı tekrar okyanusta kendini kaybetmiş solungaçları olmayan bir balık gibi.
******
Mihriban'ın çok büyük hayalleri vardı hiç olmayacağını bile bile sanki samanlıktan iğne arar gibi.
Hep kırılan Mihriban olurdu ama iyi niyetinden asla ödün vermezdi çünkü su timsali berrak ve katıksızdı.
Yeri gelir ağlar, yeri gelir gülerdi ama içi hep bir acımasız katil gibi, sürekli düşünceleri kör bıçak misali içini parçalar, kalb'ini yaralardı ama o davasından asla vazgeçmiyordu, elde etmek için herşeyden vazgeçen bir Mihriban, paslanmış mızrak gibi direnen bir Abdurrahim, herşeyi sarpa saran bir Asuman vardı...
Abdurrahim de çok seviyordu Mihribanı ama babası izin vermiyordu çünkü Abdurrahim zengin ve soylu bir aile çocuğu, Mihriban bir amelenin kızıydı, yine bir ayrım yine bir sevgi düşmanlığı vardı.
Bu düşüncelerini artık mısralara dökmenin zamanı gelmişti...
Bir dörtlük yazdı Abdurrahim...
Bir buğday başağı gibiydi sevgim.
Döküldüğüm her toprakta filizlerim.
Hep çürümeyi istedim ama...
İzin vermiyor barut gibi sızlayan yüreğim....
Şehvet ve tutku için aşık olmak mı gerekliydi? Atlas Kuzey bekarlığa veda partisinde hiç sevmediği bir kadına dokunarak aslında şehvet ve tutku için sadece aşkın değil nefretin de yeterli olduğunu öğrenicekti.
Atlas Kuzey Seçil Sezgin'le şehvet , tutku ve nefretin içiçe olduğu bir hayata istemeden de olsa adım atıcak , bağımlısı olucaktı.