Geçmişten bir anı...
Hep yaptıkları gibi ikisi hava kararınca evlerinin verandasına çıkmış yıldızları izliyorlardı.
"Karanlıktan korkmuyor musun?" dedi ilk kez soruyormuş gibi.
"Hayır, korkmuyorum."
"Hiç mi?"
"Hiç,"
"Ama ben korkuyorum..."
"Neden korkuyorsun ki?" Yüzü her zamanki gibi Deren'e değil yukarıya, gökyüzüne dönüktü.
"Çünkü filmlerde kötü şeyler hep karanlıkta ortaya çıkıyorlar. Canavarlar, hayaletler, katiller..."
"Ama bunun adı karanlıktan korkmak değil ki, sen canavarlardan ve hayaletlerden korkuyorsun."
"Ne fark eder ki?"
"Canavar ve hayaletlerin ortaya çıkmayacaklarını bilsen korkacak mıydın yine de?"
"Hayır,"
"Anladın mı? Bu kötülüklerden korkmak, karanlıktan değil."...
Ben seni seviyorum...kardeşimden farksız o hem 5 yaş küçük...ufaklıkla ne işim olur...
Dizlerimin üzerinde eğilip kapıya biraz daha yaklaştım..
-Bin gönlüm olsa birini vermem.. Benim gözüm sadece seni görür... Hem görmedin mi erkek çocuğundan farksız.. Kıskanacağın son kişi bile değil...
Titreyen dizlerimle ayağa kalktım... Perdeyi araladım.. Balkona çıktım.. Semih gelen sesle başını bana çevirdiğinde.elinde telefon öylece kaldı... Gözlerine baktığımda anlamıştı onu duyduğumu.. Balkonda duran kitabımı aldım ve tekrar içeri girdim... Kapıyı kapatıp perdeyi çekmeden son kez yüzüne baktım..
Ve o perdeyi kapattıktan sonra yıllarca onun olduğu tek bir gün açmadım...