Buz pateni yapmaktan daha beter bir şey varsa o da buz tutan yerlerde hiçbir koruma ekipmanı olmadan yürümekti. Ayağının ne zaman kayacağını ya da ne zaman yüz üstü düşeceğini bilemezdin. Belki Tarık burada olsaydı yeniden eli ile belimi sarar ve bu yolda düşmeden yürüyebilirdim. Belimi kavrayışını o geceden beri günün tüm saati düşünüyordum. Temastan hoşlanmadığım halde onun dokunuşlarından rahatsız olmamıştım. Aksine, ellerini vücudumda istiyordum. İçimde bir yerleri kendisi farkında olmadan yeniden yeşertiyordu. Benim için kâğıttan bir çiçek yapması veya bardak mısır alması kalbimin varlığını yeniden hissettiriyordu. Belki bunları düşünüp kendimce anlam yüklemem doğru değildi. Bunları hangi anlamda yaptığını bilmiyordum. Düşüncelerim sırasında başımı sokak lambasının direğine vurdum. Anlaşılan edepsiz düşüncelerim bana ders vermek istemişti. "Sevgili Noel Baba; Adım Ekin ve sekiz yaşındayım. Her küçük çocuğun senden istediği gibi bol bol kar yağmasını ve okulların tatil olmasını istiyorum. Lütfen, Kıyıköy Kasabası karsız kalmasın." Çatı katında bulduğum eski, üzeri çiziklerle dolu olan ahşap sandığıma baktım. Bunun içinde -gerçek olmadığını ve bizim inancımızda olmamasına rağmen inandığım- Noel Baba'ya yazdığım mektuplar vardı. Her sene bir tane yazmış ve on bir yaşında mektuplarım son bulmuştu. Derin bir nefes alıp mektubu göğsüme bastırdım. " Sevgili Noel Baba; kalp kırıklığımın bu sene son bulmasını istiyorum. Hayatıma yeni birini alabilir miyim bilmiyorum ama kalbimin yeniden çalışmasını sağlayan biri var. Onunla ilgili bir işaret bekliyorum! Bana işareti bir şekilde göster."
13 parts