Kabuk bağlamamış kalpler, yaralarını nefretle iyileştirmeye çalışır.
Hüma'nın hayatındaki her şey mükemmel ilerliyordu. Başarılı, genç bir kızdı ve âşık olduğu adamla evlenmek üzereydi. Birbirlerine duydukları sevgi gözlerini öyle kör etmişti ki hiçbir şeyin bu mutluluklarını bozamayacaklarını düşünüyorlardı.
Yaşadıkları felakete kadar.
O felaket, Hüma ve Cihangir'in dönüm noktasıydı.
O felaket, kalplerine aldıkları en ağır yaraydı.
Ve o felaket, Hüma ile Cihangir'i ayırmakla kalmamış, onları birbirine düşman etmişti.