Küçük olan titreyen ellerini yavaşça kucağında oturduğu adamın yaralarına merhem olmak için kullandı. Kendi bedeninde ki yaralar henüz kapanmamışken; ağlayarak sevgilisinin patlamış dudağını temizliyordu. Sevgilisi uzun kemikli elini kucağın da ki gökyüzünün beline yerleştirip, hafifçe sevdi. İncitmekten korkuyordu büyük olan çünkü bu ufaklık onun her şeyiydi. Ufaklık mutlu olursa gökyüzünde güneşler açar; üzgün olursa gökyüzü onun için kan ağlardı. "Sen ağlama gökyüzüm, dökme yağmur damlalarını. Ben yeterince ıslağım, taşıyamam" Küçük olan o gün sevgilisinin söylediği bu cümleyi hiç anlamamış, yaralarını sarmaya devam etmişti. Nerden bilebilirdi ki küçük olan, onu gökyüzüm diye seven adamın, onu toprağın yedi kat altına gömeceğini? Onu aldatıp ardından onu öldüresiye döveceğini? Büyük olan o gökyüzünü bir kere yaralamıştı. Şimdi ise gökyüzüne dökme yağmur damlalarını diyemezdi.
15 parts