SİSBULUTU
  • Reads 514,089
  • Votes 18,327
  • Parts 59
  • Reads 514,089
  • Votes 18,327
  • Parts 59
Complete, First published Feb 20, 2015
Eğer sevdikleriniz yanınızda değilse bir yeriniz kanar, acır yanar... Bir süre sonra alışırsın ama o devam eder.  Artık eskisi gibi değilsinizdir. Yalnızsınızdır. Güçlüsünüzdür. Eskisinden daha çok kendinize güvenirsiniz. Çünkü böyle olmak zorundasınız. Başka bir yol göstermez hayat. Daha iyi daha güçlü olmazsanız hayatınız elinizden kayıp gider. 
Annem ve babamdan sonra bu dünya da ne olursa olsun yalnızdım. Akrabalarım ve arkadaşlarım vardı ama bir aile değillerdi. Güçlü olmak zorundaydım. Güçlü ve hırslı. Yoksa kinin ve yalanın olduğu bu dünyada ayakta kalamazdım. Zaten amcam gibi bir varlıkla baş ederken bir de kalbimin ritmini değiştiren bir adam vardı. Ayaz. İsmi gibi soğuk. ve aynı zamanda kaba bir yanı da vardı. Ama derin bir üzüntü sonucunda bunların olduğu belliydi. O mutlu olmalıydı ama bundan kaçıyordu. Bunca zaman hayatını esir alan üzüntüye alışmış bir bağımlı gibiydi. Ona uzatılacak yardım elini istemiyordu. O alışmıştı üzüntüye ve onu esir alan bu duygudan kurtulmak istemiyordu.
Ben Gizem YILMAZ. Bense kendi yarasına merhem olamamış bir zavallı gibiyim. Onun karşısında ne olursa olsun zavallıyım. Etrafıma ördüğüm kalın duvarları zırhları ona karşı kullanamayacak bir zavallı. Onun varlığıyla mutlu olan bir zavallı. O üzüntüye ben ise ona bağımlıydım. Ve ortak paydamızda bundan kurtulmak istemiyorduk.
All Rights Reserved
Table of contents
Sign up to add SİSBULUTU to your library and receive updates
or
#2duygusallık
Content Guidelines
You may also like
AH SENDE (TAMAMLANDI) by asosyalimbenn
110 parts Complete
Kor olmuş elem dağı bir semer misali sarmıştı bedenlerini... Kalp ağrıtıcı feryatlar dilleri zorluyor, bir türlü dökülmeyen vaveylalar boğaz yakıyordu. Suskunluk en sarsıcı tepkiydi. Ağzı bıçak açmıyor, kederli gözler asla kurumuyordu. Derdi veren Rab dermanını da veriyordu ya işte... Dinlemiyordu gönül. Defterin kara sayfası, ardındaki aydınlığı gölgeliyor, o an içinde boğulacakları kör kuyuları andırıyordu. Fakat her karanlığın bir sabahı vardı. Ve her sabah bambaşka bir yapraktı... Yirmi dört yaşında, yüz yaşında insanın hayatına sığdıramayacağı şeyler yaşamış Ahsen -Karahan- Miroğlu, feleğin en sert sillesini sol yanından yemişti. Yürek burkan hikâyesinin en can alıcı yeri silahından çıkan kurşundu. Gerçeğin aksine, kurşunu sol yanından yiyen Yavuz Arslan Miroğlu'nun çiçek açmamış toprakları buz tutmuş bahtına ve Çiyeşan soyuna inat tekrar tekrar yeşerecekti. Kuru topraklar sevdiğinin ellerinde can bulacak, yıllardır karanlığa gömülmüş mazi kendini aklayıp, pirüpak karşılarına dikilecekti. Bunca yıldır onlarca canı katleden kara yazgı gerçeğe kavuşacak ve hikaye baştan yazılacaktı. Yürek kırgındı, vicdan mahcup. Ruh perişandı, beden bitap. Diller lâl, gözler şair... Kaderin kanlı pençesinde kıvranıyordu iki can... Kirli geçmişin gölgesinde çırpınan iki kan... Ve ortak bir düşman... Belki de tek düşman. Yanlış bilinen doğrunun acı gerçeği... Hüda'nın keskin kılıcı ve aşk denilen bataklığın iki kölesi... Yürekli bir kadın, akıllı bir adamın hikâyesi... *** Kapak tasarımı @ayatutulansizofren 'e aittir. ~~Tüm hakları saklıdır, herhangi bir çalınma, izinsiz kopyalanma durumunda tarafımdan yasal işlem başlatılacaktır. ~~
YAZGI:SIR PERDESİ by lunaluuz
35 parts Ongoing
... Hira hızla ona döndü ve iki eliyle Yamaç'ın göğsüne bastırıp iterken "Defol git!" diye bağırıp kolunu kurtardı, sesinde nefret vardı, saf bir nefret. Yamaç onu sert bir şekilde tutmadığı için geriye doğru sendelerken pişmanlık dolu bakışlarla arkasını dönen Hira'ya baktı. "Hira gel ve bin şu arabaya lütfen, izin ver evine bırakayım." Hira bir karşılık vermedi, Yamaç'ın sesindeki o acıyı hissetse de arkasını dönmedi yürümeye devam etti. "Hira! Bin şu arabaya!" Bu sefer bağırdı, öfkeyle değil içindeki acı ve pişmanlığın etkisiyle onu durdurabilmek için bağırdı. Hira durdu, Yamaç'ın sesini yükseltmesiyle istemsizce omuzlarını kaldırdı ve durdu. Yamaç'a doğru dönmeme konusunda kararlıydı. "Hira bin, zorla bindirip canını yakmak istemiyorum." Hira kaşlarını havaya kaldırıp dudaklarını araladı. Öfkeyle gözlerini kıstıktan sonra yüzünü Yamaç'a çevirip ona doğru hızla yürüdü. Onun karşısına geldiğinde boy farkına rağmen yüzünü onun yüzüne kaldırıp göz göze gelmeye çalışarak öfkeyle konuşmaya başladı. "Canımı yakmak istemiyorsun öyle mi? Sen canımı yakmaktan korkuyorsun öyle mi?" Sözlerini söylerken başını bükerek içindeki nefreti dışa vurmaya çalıştı. Yamaç gözlerini nefret dolu maviliklere sabitleyerek kafasını salladı ve "Seni incitmek istemiyorum." diye karşılık verdi. Hira öfkeyle kıstığı gözlerini Yamaç'ta tutarken bir kaşını kaldırıp kendini Yamaç'a biraz daha yaklaştırarak sesinin tonunu kısıp fısıldar gibi konuşmaya başladı. "Öyleyse üzgünüm Yamaç Barlas ama beni çoktan incittin ve sana kötü bir haberim var; Artık ne yaparsan yap sen beni bir daha asla incitemezsin. Çünkü ben kırıldığım yerden bir daha asla kırılmam." Hira kendini geri çekip karşısında acı dolu gözlerle kendisine bakan adama alaycı bir ifadeyle bakıp bedenini çevirip "Defol git! S
AŞK İÇİN YAŞAMALI İNSAN  by esmerfrozenn
4 parts Ongoing
Kars'ın uçsuz bucaksız beyazlığı, gökyüzünden yere düşen sessiz bir ağıt gibiydi. Bu topraklar, sert rüzgarları ve katı töreleri kadar, içinde sakladığı derin acılarıyla da tanınırdı. İşte Eflal, bu çetin coğrafyanın en narin çiçeğiydi. Aşiretin gururla anılan kızı, güzelliğiyle efsanelere karışmış, kalbini ise yalnızca bir adama, Alparslan'a adamıştı. Sevda, onun için kutsal bir emanet, Alparslan ise bu emanetin sahibiydi. Fakat bir gün, bu emanetin kırıldığını, sevgisinin toprağa düştüğünü anladı. Alparslan, Eflal'in gözlerinde bulduğu huzuru, başka bir kadının gölgesinde aramıştı. Eflal'in üzerine kuma getirmek istemiş ve bunun için aşireti toplamıştı. O gün, Eflal'in içindeki sevda ateşi bir kor gibi yanmaya devam ederken, gururunun üstüne çöken karanlık, ruhunu üşütmeye başladı. Odaları şimdi soğuktu; taş duvarlar, Eflal'in sessiz çığlıklarını yankılamak için oradaydı. Oysa bir zamanlar bu duvarlar, onun kahkahalarını, sevdasının umut dolu türkülerini taşırdı. Alparslan, eve her giriş yaptığında, Eflal'in yüreği daha da sıkışıyor, gözleri uzak dağların ardında bir çıkış yolu arıyordu. Kars'ın soğuk rüzgarları, onun acısını daha da derinleştiriyordu. "Töre mi ağırdır, aşk mı?" diye sordu kendi kendine. Gözyaşlarını içine akıtmayı öğrenmişti; çünkü aşiret kızlarına ağlamak yakışmazdı. Ama içindeki isyan, susturulması imkânsız bir fırtına gibi büyüyordu. Her gece yıldızlara bakıp, "Ben sevdim, ama sevdamı elimden aldılar," diye fısıldıyordu. Alparslan'a olan sevgisiyle gururu arasında sıkışmış, bir kadın olarak var olma savaşı veriyordu. Sadece bir kadının ihanetle yüzleşmesini değil; törelere, geleneklere ve kalbini yok sayan bir dünyaya karşı verdiği sessiz ama güçlü direnişi anlatıyor. Kars'ın karlı dağlarının gölgesinde, Eflal'in gözy
You may also like
Slide 1 of 10
KALBİNİ BANA VER cover
Abimin Arkadaşı/Yarı Texting  cover
fairy , hyunlix cover
AH SENDE (TAMAMLANDI) cover
Yağmurdan Kaçarken cover
DÖRT ÇEYREK cover
YAZGI:SIR PERDESİ cover
Gözbebeğindeki İhanet |Gözbebeği Serisi 2| cover
NEFES (+18) cover
AŞK İÇİN YAŞAMALI İNSAN  cover

KALBİNİ BANA VER

10 parts Complete

Savaş ve Enis Vera'nın heyecan dolu hikayesi, gizli bir menfaatten doğan anlaşmalı bir evlilikle başladı. Savaş'ın, herkesten çok değer verdiği kardeşi için Enis Vera'yı kurban etmeyi göze almasıyla ilk zarlar atıldı ve nefesler tutuldu. Peki, bu hiç kimsenin adil oynamadığı oyunda Enis Vera'nın hamleleri nasıl olacaktı? 'Can için canandan vazgeçmek, ailesinden başka herkese karşı soğuk ve hissiz olan bir adama acı çektirebilir mi?' 'Kendi hayatları için bir adamdaki şehveti ve merhameti kullanan iki kadının savaşı.'