O gün herkes etrafımdaydı, tam 14 sene önce kimsenin anlam veremediği o gündeydim. Haberlere, gazetelere konu olan o günde. Etrafımdaki herkes olacaklardan habersiz doğum günümü kutluyordu, masa hediyelerle doluyken ben pastamdaki mumlara bakıyordum. Sonunda mumlar yakıldı herkes başımda mumları üflemem icin bekliyordu, gözlerimi kapattım ve zorlukla nefesimi mumlara verdim.
1. mum söndü; ardından çığlıklar koptu bir kol beni çekiştiriyordu bense mumlar icin direniyordum.
2. mum söndü; büyük bir patlama koptu silah sesleri kesilmeden devam ediyordu.
3. mum söndü; koşma sesleri devam ediyordu herkesin telaş içinde olduğunu hissediyordum.
Ve 4. mum söndüğünde bunların hepsi durdu, ardından ölümcül bir sessizlik oluştu sonunda mumların tamamı sönmüştü, sonunda kolumu çeken o kol durmuştu. Bunun sevinciyle gözlerimi açtığımda ailemi ve diğerlerini yerde gördüm, kırmızı bir sıvı içinde yatarken. Kafamı döndürdüm, beni çekiştiren kişinin babam olduğunu anladım. Kimse kalmadı hiç kimse kalmadı, kimin yaptığına gelecek olursak o kişi bir katildi hem ailemin hem duygularımın katili.
Korkutucu olan katille olmak değil o katil olmaktı, masumluğu masum olunca değil, kurbanının suratında ki çaresizliği görünce anlarsın.
"Alçin..." İsmimi nerden biliyordu bu kız? "İkizim, sen mi geldin? Göremiyorum, görmem gerekmez mi? Beni yanına almaya geldiğinde bile bana gözükmeyecek misin?" Bu kız neyden bahsediyor? "Annemde yanında mı? Bazen göremiyorum, sizin öldüğünüz günden beri oluyor. Beni bu adamlardan korumak için beni almaya mı geldin?" Bir kaç saniye gözlerim onda oyalandı. Ala'nın sesi bizi kendimize getirdi. "Alin hanım, biz Türk askeriyiz. Bir yaranız var mı? Gözlerinize mi zarar verdiler?" Ala'nın sorularını eş geçti kız. "Alçin burada değil mi? Ölmedim mi? Nasıl olabilir ki, kokusunu aldığıma eminim!"
...