"Söylesene gölgeci, benim sana karşı hissettiğim bu bağlılık da bir esaret mi?" Bu bir vahşetti. Bu bir savaştı. Bu belki bir esaretten kurtuluş, belki de ellerini bağlamaktı. Biz büyük bir savaşın ortasındaydık. Bu bombalı bir araca binmeye benziyordu. O araç bombalıydı ve biz bunu biliyorduk. Bilmemize rağmen biniyorduk, herkese bir koltuk ve bir bomba düşüyordu. Yan yanaydık, sırt sırtaydık ama bir elimizdeki silahtan çıkan o kurşun birbirimizin beynini de dağıtabilirdi çünkü savaşlarda güven olmazdı. Savaşmaya başladığınızda güveninizi saatli bir bombayla patlatmak zorundaydınız. Biz bu savaşta ölecektik. Ölmesi gereken herkesle. Biz bu savaşta güvenmiştik, o silahlardan biri o minibüsün içinde patlayınca anlamıştık güvendiğimizi. Kimse sana gerçek benliğini sunmaz, küçük kız.