Çevremde ki herkesi kaybettim. Hani derler ya "kendi hayatınızın başrolü olun." diye. Ben kendi hayatım da yavaş yavaş kaybolmaya başladım. Etrafım beni görmüyordu, duymuyordu, varlığımı dahi hissetmiyordu. Kendi hayatımda kayboldum, onca insan arasında kendimi soyutladım, herkes başrol ama ben kendi hayatımda kendi figüranlığımı yapıyorum. Beni tiyatro oyununda ki figüran gibi düşünün. Sahneyi hayalbaz kurardı, rolleri o yazardı. Rolüm neyse, mekanım ve zamanım neyse ben oyum. Yalnızca perdenin değişmesini beklerim. Perde açılır, yeni rolüm belli olur ve yalnızca o perde geçene kadar işlev görürüm. Seyircilerimden tebrik edenim, alkış tutanım yoktu. İçlerinden birinin bile benden haberi yoktu. Ben zamanla sahnenin bir köşesinde duran figüranlara benzemeye başlamıştım. Beni oraya o sahneye evrenin akışı yerleştirir ve gerisini bana bırakırdı. Bende rolüm neyse repliğim nelerse söyler ve geri çekilirdim. Böylece sahne kapanır ve figüran yine karanlığa terk edilirdi. Kendini yaşadığı şeylerden sonra soyutlanmış hisseden Pınar, yalnızlığa hep alıştırılmak mecburiyetinde bulunulmuş, ona göre o kendi hayatında figüran. Kendi hayatının konuşmayan, duyulmayan, kale alınmayan figüran. Gözü kara, cesur, kaybetmeye niyeti yok.
11 parts