Gün; silahların ve güllerin kavgaya tutuştukları bir zaman.
Saat; Gecenin şafağa uzayan saatleri.
Nefretin düştüğü, aşkın çıkmaza savrulduğu dar bir vakit.
Süveyda'nın Kenan'ıyla sınandığı, Kenan'ın Süveyda'sıyla kanadığı sancılı bir kış gecesinden
Kara kışın son haftaları...
Kış büyüsü değil, gönül çıkmazı.
🥀
Yola çıkarken planlarımın arasında Kenan yoktu. Ansızın dahil olması da benim suçum değildi. Nasip, kısmet, kader, hayat... Bu saçma şeyler yüzünden yaşama dair kurduğum planlarıma dahil oldu. Ya da benim hat bilmez istek ve arzularım yüzünden.
Onu ilk gördüğüm an... Bir günahtı bulaşmak istedim, bir suçtu işlemek istedim, bir yasaktı yıkmak istedim, bir katı kuraldı çiğnemek istedim, kendime yapacağım en büyük kötülüktü yapmak istedim. Üzerime yapışmış günahın hesabını öteki dünyada verecektim, işlediğim suçun cezasını gözlerine bakıp da sarılmadan bırakarak çekiyordum, yıktığım yasağın bedelini kalbim çekiyordu, çiğnediğim kuralın hesabını onu her gördüğümde dokunmadan bırakarak çekiyordum.
Kenan... Kendime yaptığım en büyük kötülüktü. Her şey benim isteklerim ve hat bilmez arzularım yüzünden olmuştu. Bundan asla onu sorumlu tutamazdım ama işlerin daha kötü bir hal alması onun yüzündendi. Kenan Şehzat kötü bir senaryo yazarken kalbime dolandığı gibi ben de onun ayağına dolanmıştım. Ben, kötü talihi olan kaderlerimizi birbirine bağlamaya çalışırken, Kenan işlerin daha kötüye sarması için kötü bir senaryo yazmıştı.
Şimdi ölsün istiyordum, yıkılsın, benden bir medet iyilik dileneceği günlerin olmasını istiyordum. Hâlâ boş kalbimi saf bir sevgi dolduruyor olabilirdi, ama istiyordum işte.
Ona yangın olmak istiyordum, alevimde cayır cayır yansın.
Zehir olup ruhuna sancı olmak istiyordum, ıstırapla kavrulsun.
Beni iyice tezgâha yaslayarak "Gülden," dediğinde "Bitti," diye tekrar ettim. "Unuttun mu? Aramızdaki her şey bitti?.."
"O yüzden mi gözlerime öyle bakıyorsun?" diye sataştı bana. "O yüzden mi beni kıskandırmaya çalışıyorsun? O yüzden mi delirtiyorsun beni? O yüzden mi geceleri hayalimle orgazm oluyorsun?"
"Sen..."
"Söylesene Gülden, yetiyor mu?" Dudaklarını çenemde hissettiğimde gözlerim sessizce kapandı. "Söylesene," diye fısıldadı. "Söylesene Gülden, yetinebiliyor musun?"
***
Alparslan Gündoğdu, karısını ve dört yaşındaki kızını bir yangında kaybetmiş ve yıllar sonra yeni bir başlangıç için her şeyi geride bırakarak İstanbul'a yerleşmişti. Geçmişin kötü hatıralarından kaçmak ve unutmak istiyordu ama kendini ansızın saçları ateşten bir güzele tutulurken bulmuştu.
Gülden Seçkin, yemyeşil bakışları ve beyaz tenini çevreleyen kızıl saçlarıyla eşsiz bir güzellikti. Bazen sakar, bazen delidolu biriydi ve kendi sıradan hayatında her şey yolundaydı, ta ki sevgilisi tarafından aldatılana ve hiç ummadığı bir gece Alparslan Gündoğdu'yla karşılaşana dek...
Kendini hiç tanımadığı bir adamın kollarına atarken bunun delilik olduğunu biliyordu, yine de o bakışlara karşı koyamayarak ona teslim olmuş ve işte o gece, her şey mahvolmuştu...