"Adın ne senin?"
Genç kız heyecanla içi coşarken sırıtmamak için kendini sıkıyor, böyle olunca dudağının altındaki küçük, iç ısıtan gamzesi ortaya çıkıyordu.
"Vabia, komisevim."
Genç adam duyduğu güzel ses ve onu eğlendiren konuşmayla kendini gülmemek için tuttu.
"Sen bana en iyisi komiserim deme."
Kız iri, kahverengi gözlerini heyecanını yitirmeksizin gezdirdi adamın üzerinde. İçi içine sığmıyordu.
"Ne diyeyim? Amivim?"
Kız güzel ve sevimli görünen yüzünü meraklı bir hâle soktuğunda genç adam daha da sıktı kendini gülmemek için. Görünüşte bir su perisi gibiyken konuştuğunda ufak bir kız çocuğu gibi hissettiriyordu. Yusuf komiser tek kaşını kaldırıp indirdi. Hâlâ daha gülmemek için kendisini sıkıyordu.
"Yok amirim de deme."
Kız bu sefer kaşlarını havalandırdı. İlk defa canlı bir polisle tanışmıştı fakat adama daha ne diye hitap edeceğine bile karar verilmemişti. Bu nasıl polisti böyle, kitabında yazacağı polis karakterler de bunun gibi mi olmalıydı? Bu adamdan hiç polis havası sezinleyemiyordu.
Heyecanı yavaş yavaş yerini sorgulayıcı hislerine bırakırken kaşlarını kaldırdı, böylece alnı kırıştı ve Yusuf için daha da sevimli bir hâl aldı bu durum.
"Memuv bey?"
Sonunda dayanamayıp kıkırdadı Yusuf. Genç kız gözlerine aynı sevimli ifadeyle bakmaya devam ederken gülmemek için kendisini tutmak zor geliyordu adama.
"Memur bey de deme."
Rabia sinirli olduğunu sandığı ama Yusuf'u daha da eğlendirdiğini bilmeden çattı kaşlarını. "Ne dememi istevsiniz o halde?" Sesinin sinirli çıkmaması için çabalamıştı. Genç adam onu sinirlendirmek istemediği için gülüşünü kısa kesti. Ufak bir kız çocuğu gibi görünsede koca kızdı ve belki de onunla dalga geçtiğini düşünebilirdi. Küçük bir tebessümle dudaklarını ıslattı.
"Polis de sen bana iyisi mi."
Biçimli kaşları daha da çatıldı k