Tak...Tak...Tak... Havaalanının kalabalık koridorunda genç kadının topuklu ayakkabı sesleri yankılanıyordu. Kadının gözünü hırs, intikam ve nefret bürümüştü. İnce ve zarif topuklu ayakkabısını; sanki yer düşmanıymış gibi, sağlam ve hırsla yere vuruyordu. Siyah kumaş ceketi, ceketin takımı olan kumaş pantolonu ve onu tamamlayan Fransız model beyaz fötr şapkası ile tam bir İstanbul hanımefendisini andırıyordu . Amacına odaklanmış, herşeyden haberi varmış, tüm ipler onun elindeymiş gibiydi. Yanıldığını çok geç fark edecekti ve bu yanılgının bedelini ağır ödeyecekti Uzakta kadını izleyen silüet Zafer kazanmış gibi gülümsedi, Belki de kazanmıştı. Bu oyunun; iki oyuncusu, iki güçlü veziri vardı. İkisi de şah için oynuyorlardı. Kim bilir belki iki şaha, belki iki piyona dönüşürlerdi . Oyunun taşları yeniden dağıtılacak taşlar yeniden seçilecekti ve kimin kim olacağını zaman gösterecekti. . . . (Noktalama işaretleri yanlışlarına takılmayın profesyonel değilim kafa dağıtmaya geldim. Lütfen kırıcı yorum yapmayın, eleştiri güçlendirir ama kırıcı yorum heves kırar. İyi okumalar...)
3 parts