Kız kardeşi ve halası ile birlikte yaşayan Mustafa, emlak piyasasında uzun süreler emek verdikten sonra yükselmeye başlar. Hiç beklemediği şekilde yanında çalışmaya başlayan Hakan ile kimseye anlatamadığı bir gönül birlikteliği yaşayınca, işe dair hayallerinden bir süre kopar.
Hakan'ı hayatının merkezine alarak bir hayat kurmaya çabalarken, halası vefat eder ve Hakan bu zor günlerinde Mustafa'yı terk eder.
Bu sırada Nursena da, içine düştüğü yalnızlık içinde, kendine koşulsuz bir sevgi ve şefkat gösteren, kendinden epey yaş büyük Kürşat ile evlenir.
Annesi seneler önce vefat eden, babası da hapiste olan Mustafa, yakın akraba çevresinden sadece küçük kız kardeşi Nursena ile iletişim içindedir. Babası hakkında konuşmaktan hep kaçınan 2 kardeş, hayatlarını birbirlerinden farklı şekillerde kurmaya çalışırlar. Nursena' nın takıntılı bir şekilde aile kurma çabaları, ruh sağlığını etkilemeye başlar.
Kardeşinden uzak bir şehirde yaşayan Mustafa ise hayatında romantik ilişkileri rafa kaldırarak, kısa sürede işlerini büyütür. Hayatına sonradan giren Ersin, onu zirveye giden kestirme yollara sokmaya çalışırken, Mustafa'yı her gün daha da iyi tanımaya, onun örnek kişiliğine karşı bir hayranlık beslemeye başlar. Mustafa da hayatında ilk kez kendini bu denli destekleyen ve kollayan biri olduğu için Ersin'e karşı derin bir minnet duygusu beslemektedir.
Birkaç sene sonra, eski hayatına adapte olmakta zorlanan Hakan, tatil yapma bahanesi ile Mustafa'nın bulunduğu yere gelir. Mustafa'nın Ersin ile olan yakınlığını kıskanarak, eski ilişkilerini yeniden başlatmak için Mustafa'yı manipüle etmeye çalışır. Mustafa, aynı anda kız kardeşi Nursena'nın yaşadığı sorunlardan haberdar olur ve yardımına koşmaya çalışır.
Mustafa, yaşadığı bu süreçte gerçekten sevilmenin ne demek olduğunu, güveni ve kardeşliği çok farklı bi
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"