bir ses duydum. Ve olduğum yerde dondum. Sanki o an tüm kanım çekildi ve ben bir heykel gibi orada donup kaldım. Bir ayak sesi... Kalbim küt küt atmaya yine başlamıştı bu sefer öyle hızlı atıyordu ki bayılacaktım! O ayak seslerinin bana yaklaştığını hissedebiliyordum ancak o kadar çok korkuyordum ki hareket yetim bir anda yok olmuştu sanki. Önce bir ayak sesi... sonra bir tane daha ve bir tane daha... Şu an mutfak kapısının önünde olmalıydı, hırıltılı nefesini işitebiliyordum. Benim kalbim oldulça hızlı atarken ellerimde titremeye başladı. ''Allahım...'' diye sessizce mırıldandım ''lütfen...sen beni koru.'' Sonra birden o ayak seslerinin sahibi bana doğru yürümeye başladı. Yüzümü bile çeviremiyordum. Bu nasıl bir şeydi böyle? Ve tam arkamdaydı. O hırıltılı nefesini ensemde işitip gölgesini görebiliyordum. Küt. Küt. Küt Kalbim bir yangının ortasında kalmış bir su misali gibiydi. Söndürülmek için kullanılacaktı hissedebiliyordum bunu. Ve birden o ayak seslerinin sahibi omzumdan beni tutup kendine çevirdi ve gördüğüm gözler ile bir şok geçirdim. Bu gözleri asla unutamayacaktım. O gözler, kahve gözler idi... O rüyamdaki rüya gözler idi bu çift hare... Ve kalbim bunun dahasına dayanamadı. O kadar hızdan sonra bayılmıştım. Ve onun o büyüleyici sesi ile sol bileğimdeki tarifsiz sızı idi son hatırladığım. ''Seni dünyana götüreceğim ve nefesini sana bağışlayacağım, sonunda yılların sanrısı bitti. Buldum seni, kalbimin ilacını.'' Sonrası ise derin bir karanlık...