Karanlığın en derinlerinden geldi. O benim ruhuma içimdeki ağlayan küçük kız çocuğuna umut verdi. Yaralı iki insan birbirini iyileştirebilir'mi? "Neden anlamıyorsun gitmek zorundayım buna mecburum." "Gidemezssin beni öylece yapayalnız bırakıp gidemezssin bana söz verdin, " asla gitmeyeceğim" dedin gidemezsin URAZ KARADAĞ gidemezssin" Onu gördüm hayatta yaralı insanlar vardır. Dünyada hep ezilirler ve artık kendi yalnızlıklarına çekilirler. İçimde küçük yaralı bir kız çocuğu vardı. Kapkaranlık bir yere bacaklarını kendine çekmiş hıçkırarak ağlayan küçük bir kız çocuğu. O geldi o kız çocuğunun elinden tuttu bütün ışıkları yaktı ve "Artık ben varım ağlama" dedi. Yine sokağın bir köşesine oturmuş bacaklarımı kendime çekmiş delicesine ağlıyordum. havada benimle birlikte ağlıyordu sanki yağmur yağıyordu. Önümde iki çift siyah bot gördüm, gözlerimi yavaşça kaldırdım önümde bir adam beni seyrediyordu. Doğruldum ve adama baktım, hiç tanımıyordum yüzüne baktım. Temiz yüzüne baktım. Dalgalı siyah saçları, koyu kahverengi gözleri, dolgun dudakları, ve benden epeğice uzun boyu. Siyah deri ceketini üzerinden çıkarıp benim üzerime geçirdi. Ben hala yüzüne anlam veremeyen bakışlarla bakarken dolgun dudaklarını araladı, "Neden ağlıyorsun?" Sesi kalın ama güzel bir tınısı vardı sesinin "Sen kimsin neden soruyorsun?" "Acısı çok olan insanlar yağmurun altında ağlar" Yeşil yaşlı gözlerimi onun gözlerine diktim, doğru söylüyordu. Kalbimi işaret ederken " burası varya burası çok acıyor artık dayanamıyor her geçen gün daha da güçsüzleşiyor gitgide ölüyorum kimse görmüyor" Gözlerime derince baktı "Ben görüyorum" Dediğinde ona baktım gözlerinin derinlerinde birşeyler vardı.son bir bakış attı ve yanımdan öylece çekip gitti. O o görüyordu hiç kimse görmüyordu önemsemiyordu bile ama o