Hani peri masalları vardır, prens gelir pammıktan olma kraldan doğma kızımızı öper ve peri tozu kokan hikaye kitaplarının gücüyle prenses gözlerini açar. Ne hikmettir ki yıllarca uyuyan güzelimizin gözlerinde çapak yoktur ve boğazına elma kaçan pammık prensesimiz onca saat oksijensiz kalmasına rağmen hacı yatmaz gibi kalkar. Masal ya işte, sonrasında tüm kitapların sonunda yazdığı gibi 'sonsuza kadar mutlu yaşadılar' ibaresi belirir. Ve bir atlı arabanın arkasında prensle prenses birbirine sarılmış bir şekilde uzaklara doğru giderler.
Hiç bir hikayenin sonunda ne pammık prensesin kaprisleri, ne uyuyan güzelin ağdasız bacakları, ne de rapunzelin 'kendi başına bir bok becereme zaten, anca benim saçımdan medet um!' Sitemleri vardır. Sadece sonsuza kadar mutlu mesut, dertsiz tasasız yaşadılar yazar. Kimse de sormaz pammık prensese, kız sen nasıl o kadar süre hayatta kaldın diye. Ya da kimse uyuyan güzele bunca sene nasıl tüy çıkmadı hiç bir yerinde demez.
Benim hikayemde bu durum tam olarak böyle değil işte...
Bazı hayallerin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum, en başta annemin kız çocuğu hayali... Yani sırf bir kız çocuğu olmasını istediği için kim 6 çocuk yapardı ki?
Annem mesela.
Ben Çilay Neva Sezin. Zebaniden farksız beş abiye sahibim.
Ve birde fazla sinir bozucular.
"Çilelay! Şarj aletimi getir!"
**
Yeni okulum burası mıydı?
Eski okulumu istiyorum.
"Nedir bu çektiğim çile."