Hayata da mahkum oluruz bazen. İstediğimiz şeyleri her zaman yerine getiremeyiz, çünkü bu böyledir. Adı hayat olan bir kurmacada herkesin istedikleri olsaydı bu kurmacanın adı da hayat olmazdı, öyle değil mi? Çünkü hayat acımasızdı. Gerçekleri yüzüne vurduğu zaman senden acı çekmeni isterdi. Eğer sen ona mahkumsan acı çekerdin. Eğer ki değilsen o acılarla savaşmayı öğrenirdin. Göz yaşı da dökerdin ama en sonunda "Başardım!" da diyebilirdin. Çünkü hayat, ona mahkum ol isterdi, ona kelepçelen ki seni daha iyi yönlendirebilsin, seni yönlendirsin ki bunun adı hayat olsun. Bunları sana yaptırırdı, en sonunda gücünün farkına varabilmen için.
Ve benim için en kötüsü de insanlara kelepçelenmek. Bir nevi onların mahkumu olup insanların kuklası olmak...
Peki biz, insanlara delice(!) bağlı kuklalar, bir pamuk ipliğine bağlı olsaydık?
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."