Bir adam düşünün;
Çocukluğundaki kışın ortasında bahar rüzgarı estiren 'kıymetlisini' arayan ve içindeki canavardan köşe bucak kaçan...
Bir genç kız düşünün;
Bir çocuk kadar masum ve neşeli ve, bir cani kadar acımasız ve tehlikeli...
İkisi de yaralı ikisi de arayış içinde ama ikisinin de duvarları var.
Her zaman çocuklar mı kötü olacak? Kim demiş? Neden biz kadınlar da kötü ve güçlü olmayalım ki?
"Çocukluğum kocaman bir kıştı, kimi yanım dolaplara saklanır kavga seslerini bastırmak için bağıra bağıra ağlar, kimi yanım karanlığın çağırdığı anılardan ölümüne korkardı.
Senin dişlerin şekerden çürürken ben her gece yatağımda şekerlemelerin tadını hayal ederdim. Sonra sen geldin, sarıldın bana...
Kışımın ortasında bahar rüzgarı esti; dolapta ağlayan çocuğu avuttu, karanlıktan korkana ninni söyledi. Hayatında hiç şeker görmemiş çocuk çikolata yemenin hazzına vardı.
İlk defa tüm hayallerimi sana ulaştırsın diye kağıttan gemi yapıp nehre saldım.
Sen Eylül, karanlığımın ortasında gözlerimi kamaştırdın.
...
Sonra sen gittin...
Kağıttan gemim ağır ağır parçalanıp battı tüm umutlarım gibi.
Karanlıktan korkan kabuslarla uyandı, dolapta ağlayan daha da dehşete kapıldı yalnızlığıyla.
Sonra isyan ettim, korkularımı kucaklayıp karanlığın parçası oldum. Tenlere dokundum, dudakları tattım seni unuttursunlar diye.
Sen yoktun Eylül, ben de daha azıyla yetindim..."
- Cem Poyraz
Sırf kuzeni için Mardin'in Acımasız ağasına kurban edilen Larin...
Annesi için berdeli kabul eden Baran ağa...
Kuma yoktur!
Bol bol +18 sahneleri olacaktır!
Bunları dikkate alarak okursanız çok
sevinirim canlarım:)
Kıskançlık bol bol vardır!