12.11.2018 Silivri Kapalı Cezaevi
Oturduğum sandalyede gerginliğimi atmak için tırnaklarımdaki ojeleri soymaya başladım. Buraya geleli kaç dakika olmuştu? Beş mi on beş mi bilmiyorum. Daha önceleri gri olan ama kirlenmekten siyaha yakınlaşmış dört duvarda gezdirdim gözlerimi. Daraldım. Duvarlar üstüme üstüme geldi. Yan masada oturan bir kadın ve bir adam vardı. Sarıldılar. Bir gün tamamen kavuşacaklarını konuştular. Adam arkasını dönüp demir kapının yanına gitti. Gardiyan kapıyı açtı, bekleyen diğer gardiyanda adamla birlikte gittiğinde kadın ağlayarak görüş odasından çıktı. Bu durum beni daha çok germişti. Ya bizde senelerce uzak kalırsak birbirimizden. Kadının arkasından bakarken demir kapının sesi yeniden odayı doldurdu. Dönüp kapıya baktığımda geldiğini gördüm. Kafası önünde eğik içeri girdi. Kaldırsana kafanı adam, gözlerini görmek istiyorum. Ayağa kalkacaktım sarılmak için ama o hızlı adımlarla yanıma gelip, karşıma oturdu. Ellerini masanın üstüne koydu.
'Selvi, neden geldin?' Elimi elinin üstüne koydum. 'Ne demek neden geldin Alpaslan? Seni burda yal-' elini elimin altından çektiğinde başını kaldırıp yüzüme baktı. Gözleri kıpkırmızıydı. Uykusuzluktan olsun istedim. 'Bir daha buraya gelme Selvi.' Duyduğum kelimeler içimde bir yerlerde parçalandı ve yüreğime battı. 'Ne?' Ayağa kalktı. 'Bitti Selvi, bir daha buraya gelme. Ben yaptım.' Arkasını dönüp demir kapıya ilerledi. Hızla ayağa kalkıp arkasından gittim. 'Yalan söylüyorsun, herkes inanır ama ben inanmam yalan söylüyorsun.' Kolundan tutup kendime çevirmeye çalıştım. Nefes alamıyorum Allah'ım yardım et bana. Kolundaki elimi çekip bana dönmeden tekrar bir adım atmıştı ki kollarımı sırtından bedenine sardım. 'Gelicem, hep gelicem yalan söylüyorsun.' Ağzımdan çıkan kelimelere gözyaşlarım eşlik ettiğinde nefes almak benim için daha çok zorlaşt