Dudaklarını tekrar boynuma bastırdığında titrediğimi hissettim. Sanki onun dudakları bir ateşti, dokunduğu yeri kavuruyordu. Ben ise yanmaya razıydım, sessiz inlemelerim haricinde sesim çıkmıyordu. O bana dokunduğu an dilim lâl olmuştu. "Geçmişin izleri." Yutkundu. Ne onun için ne de benim için kolaydı olanlar. Onun için çok daha zor olacak ki devam edemedi, geri çekildi. Sarının koyu tonunu bulunduran gözlerine kırgın bir şekilde baktım. Halbuki onun suçu değildi, istememesi belki de normal olan tek şeydi. Dudaklarını şakaklarıma bastırdı. Dolgun dudaklarının varlığı beni esir almıştı. Ona esir olmak ise bu dünyada bulunan en güzel histi. "Önce buradan sileceğim, daha sonra kalbindeki izleri sileceğim. Bedenin en son, kalbin ve bedeninle detaylı ilgileneceğim." Tok lâkin şefkat dolu bir sesle konuştu. İşte o zaman anladım ki hayattaki şansınız siz vazgeçmeye yaklaştığınızda sizi bulur. Elinizden tutar, sizi hayata döndürür.