Elif Korkmaz. Hikayenin başrol oyuncusu. Şu an 15 yaşında. İstanbul'un şehir merkezinden uzak bir yerde babası ve üvey annesi ile yaşıyor. Yüzünün sağ tarafında üvey annesinin yaptığı bir yara izi var. Kendisi esmer, koyu kahverengi- siyah gibi ama değil - gözlü, simsiyah, upuzun, dümdüz saçları olan bir kız. İki tane de çok yakın arkadaşı var. Mete ve Zeynep. Mete 17 yaşında, yeşil gözlü, kumral baya yakışıklı bir çocuk. Yatalak bir annesi var, 2 sene öncede kız kardeşini kaybetti. Şimdi bi barda çalışıyor. Zeynep de 15 yaşında mavi gözlü kahverengi saçlı tatli bir kız. O da mahalledeki Dilek teyze ile yaşıyor.
Benim anlatacaklarım bu kadar siz okuyarak öğreneceksiniz...
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...