"yapabilecek bir şey vardı.
gözlerini laçkalamış kıymetsizlikle dilinde biten ismimde yapabilecek bir şey vardı;
,,geto"
ama ben noksandım ve noksanlığım tüm vaziyetim ve haysiyetimdi.
elimden akan kan onun huzuruyken kanımdan akıttığı benliğiyle ben bütündüm.
aklımı kaybettim, aklını kaybettirmeden ki bu bütünlük akamadı onunla arama.
ben onun adı sanı olamazdım. benim adım sanım ölümlü bir pençede tek başınaydı.
merhamet de bekleyemezdim. kendi rahminde canıma bir yer verme merhametinde bulunmuş annenin, aslen merhametsizliğinde canım gibi ve ömrümce sızladım.
bilemezdim onu, laubaliliği daha önemli ve gözümün önündeydi. ama ben bildim onu.
adım gibi.
sevemezdim onu, kalbinde bir sığınak aramak, araklamaktı. tersti.
o ve onunları hep tersti bana. zıttı bana, tepetaklaktı, kıttı bana.
şahit olduğum her şeyi zamansız ve yersizdi.
buna rağmen, kahrımdan ve kanımdan yolup kendime kabul ettirmekte çektiğim güçlükle yazıyorum bunu, satoru.
'seninlerin benim birincilim ve benimlerim senin ikincilindi.
illaki yapabilecek bir şey vardı ise,
bu hikayede ben senin ikincilindim.
bana hak ettirdiğin yerde var oldum.
yapabilecek bir şey benim var olmamdı ki
"geto vardı,, diyebilmek bu hikayede senin yapabileceğin bir şeydi."
suguru geto.