Çocukluğumun en güzel yanıydı elime konan uğurböceğinin uğur getireceğine inanmak. Pe ki büyüyünce ne mi değişti? Elimdeki uğurböceğinin yerin silah, uğurun yerini de uğursuzluk aldı. O tozpembe hayallerim uğruna yaptığım kötülükler tıpkı küçük bir yalanın dağ gibi büyümesine benzedi. Etrafımı sardı ama insan evladı değil miyiz çiğ süt emişiz. Zamanla bedenim kötülükle uyum yakaladı. İlk oyunu en yakınlarıma oynadım, aileme; anneme, babama, kardeşime ardından arkadaşlarıma onunda ardından çevremdeki insanlara bu kısır döngü uzadı gitti. Ama her oyunun bir bitişi sonu olur benim sonumu ise bu oyuna başlamama sebep olan adam son verdi. * 'Ah güzelim açı çektikçe gülen birini, yenemesin.' Dediğinde onu boğmak ve başım dik bir şekilde cezamı çekmek istiyordum. Ama sadece takıntılı bir şekilde aşık olduğum adamın yüzüne iğrenerek, 'sen bir canavarsın!' diyebildim. Karsımdaki sandalyede o serseri haliyle otururken kahkaha atmaya başladı bir süre sonra kesile kahkahasıyla, oturduğu yerde bile uzun olan boyuyla üzerime eğildi. Yüzlerimiz aynı hizaya gelince, gözlerimin içine bakarak, ' dedi bu canavar adam uğruna ikizini öldüren kadın.'