TANITIM
∞MUTLULUK∞
Mutluluk;8harf,3heceden oluşan ama binlerce anlama gelen kelime, mesela bir hediye mi bizi mutlu kılar, ailemize katılan yeni bir miniğin gelmesi mi yoksa çok istediğimiz üniversiteye yerleşmemiz mi?
İçine binlerce umutlarımızı, hayallerimizi, dileklerimizi, gülümsememizi kattığımız duygu. Mutluydu aslında insan kendine bazı şeyleri dert etmese, mutluydu aslında insan çevresindekilere zarar vermese , mutluydu aslında insan diğer insanları mutsuz etmese ama olmuyor işte tüm insanlar mutlu olmuyor bazılarının acıya ihtiyacı vardı gözyaşına muhtaçtı artık yüzler beklide sıkılmışlardı mutluluktan ama olmuyordu işte benim mutlu olduğumla o mutlu olmuyordu ,onun mutlu olduğuyla ben…
Mutluydum ya ben küçük bir gülümsemeyle mutlu olan biriydim, sevdiklerim vardı,hayallerim,umutlarım…6 yaşındaydım ben küçücük kızdım, ellerimi tutup, saçlarımı okşayan bir babam vardı benim,saçlarımı ören,masal anlatan babam vardı, tartışıp 5 dakika sonra barıştığım,bir şey aldığımda kendimden önce düşündüğüm kardeşim vardı,o küçük evimizin bahçesinde oyun oynadığım arkadaşlarım vardı , aşağıda ki mahallede şekerleme satan Mehmet amcam vardı…
Ama mutlu olmak zorlaşıyordu,sevincini doyasıya yaşamak zorlaşıyordu.Bir kaç saniye düşünmek mutluluğu yok ederdi oysa acı öylemiydi..
Unutmadıkça bitmezdi, bırakmazdı senin yakanı ,acıtırdı canını ,son damlasına kadar yaşatırdı seni ACI mertti bir duyguydu MUTLULUK gibi gelip geçici değildi.Unutuyordu insan bir gün önce yediği yemeği ama ailesinin yok oluşunu unutamıyordu acı unutulmazdı kalırdı seninle,bırakmazdı seni…Sevgi kırabilir miydi peki bir insanın acılarını ,girebilir miydi kalbinin dar,derin,sesiz,karanlık sokaklarına…
Merhaba ben Damla bu benim ilk deneyimim beğenilecek mi bilmiyorum ama lütfen beğenmediğiniz hatamı gördüğünüz yerleri iletirseniz sevinirim
Yağmur yağıyor, her yeri sel alıyordu. Sokaktaki insanlar ıslanmamak için oradan oraya koşuyor, trafik arabalar sayesinde tıkanıyordu. Şemsiyesi olan insanlar rahat bir şekilde yolda yürüyordu. Şemsiyesi olmayanlar ise şanssızdı. Yağmurdan ıslanmamak için korunacak yer arıyorlardı.
Şemsiyesi olmayan, elinde kalın hukuk kitapları, üzerindeki deri ceketi ile rahatça yürüyordu İzem. Acelesi yoktu. Islanmayı seven biriydi. Küçükken babası onu sokağa attığında yağmurun altında kendi kendine eğlenir, biriken suların üzerine zıplardı.
Uzun kahverengi saçları ıslanıp birbirine karışmıştı. Elindeki hukuk kitapları çantasına sığmadığı için elinde sımsıkı tutuyor, ıslanmamaları için boynundaki kahverengi atkıyı kitaplarına siper ediyordu.
İzem Karasu.
Üniversite son sınıf öğrencisiydi kendisi. Yirmi üç yaşında, geleceğinin hayallerini kuran ve başarılı bir savcı olmayı hedefleyen bir hukuk öğrencisiydi. Son yılının bitmesine ve mezun olmasına sadece aylar kalmıştı.
Metro durağına inen yürüyen merdivenleri görene kadar normal hızda yürümeye devam etti. Yürüyen merdivenler gözüne çarpar çarpmaz adımlarını hızlandırdı.
İzem dışarıdan çok sert görünürdü. Bakışları her zaman insanlara nefretle bakardı. Oysaki sıcakkanlı biriydi. Sevdiklerine karşı çocuksu olurdu. Merhametli ve sevecendi. Soğuk olduğu insanlara acımazdı.
Metro durağına geldiğinde metro gelmişti bile. İnsanlar birbirlerini ittirerek metroya ulaşamaya çalışıyordu. Sanki birbirlerini itmeseler metroya binemeyecek gibi bir halleri vardı.
.....