Beyaz buz üzerinde kayarken tüm dünya kaybolur, sadece müzikle birlikte hareket eden bedenim kalır geriye. Gözlerimi kapatırım ve rüzgarın soğuk nefesi yüzümü okşarken, buzun üstünde süzülen rüzgarın çığlıklarını dinlerim.
Her adımım, her kavis, her çizdiğim iz hayatımın bir yansıması, sadece müzikle birlikte uyanan bir rüyanın parçası gibi.
İnsanlar buzun sertliğinden, soğuğundan korkarlar ama ben onunla dans etmek için yanıp tutuşurum. Gözlerimi açtığımda, buzun parıltısıyla aydınlanan salonu seyrederim. İzleyicilerin yüzlerini seçemem ama her bir nefes alışlarını hissederim, heyecanlarını ve beklentilerini. Onların içinde hissettiği duygu, beni de sarmalar ve bedenimde kendi müziğimi yaratır. Ritimler, melodiler, notalar dansımla canlanır ve dışarıya aktarılır. Buzun üzerindeki kayma sesi, buzun sertliğine vuran vuruşlar, buzun üzerindeki dans figürlerim; her şey müziğimin bir parçasıdır.
Işıklar söner, salon sessizliğe bürünür ve buz üzerindeki adımlarımın sesi yankılanır. Sanki ben ve buz arasında bir anlaşma varmış gibi, her adımda yumuşaması, bana yüzündeki gülümsemeyle karşılık verir. Ritimlerin hızlandığı anlarda, bedenim ve buz arasında öylesine bir uyum oluşur ki, ikimiz de adeta tek bir varlık gibi hareket ederiz.
Performansım sona erdiğinde, salondan yükselen alkışları duyarım. Sanki dansımı izleyen herkesin hayatındaki küçük buzların üzerinde kaymak için cesaret bulduklarını hissederim.
İşte bu yüzden ben. Ben Işık Kızıltan dansımda tüm duygularımı, hayallerimi ve umutlarımı paylaşıyorum. Hayatın zorluklarına rağmen, kendimi ifade etmenin en güzel yolunu bulmuştum. Dans ederken, ben sadece kendim oluyorum.